Dinledikçe bir hikayenin en cesur kahramanı seçtim onu…
Kolay değildi hiçbir şey. Her şeye bu kadar değer verirken “neden ben” diyerek her cümlesinde sorguladı kendini. Uzunca bir süre cevap vermedim, bölmedim cümlelerini. Aslında verecek bir cevabımda yoktu, sustum o anlattıkça. İçindeki öfke o kadar çoktu ki cümleleri birbiriyle yarışıyordu adeta, dilinden dökülmek, içinden çıkmak için…
O anlatmaya bense dinlerken beynimde hikayeyi yazmaya devam ediyorum…
Çok değil, az bir zaman önceydi, heyecanlı bir ses tonuyla yine beni aramıştı. Sesi hiç olmadığı kadar telaşlı ve heyecanlıydı. “Sakince anlat” dedim.
Aslıhan gitsem mi?
Nereye?
Yanına.
Kimin yanına?
O’nun.
O kim?
O işte…
Nereye?
Yanına.
Kimin yanına?
O’nun.
O kim?
O işte…
Gitmek istiyordu ama cesareti yoktu, birinin git demesine ihtiyacı vardı. Ben de git dedim. Dedim demesine de hayal kırıklığıyla döndü. Güzel bir gün geçirmiş ancak geceden sabaha değişmiş düşünceler. Şaşırmış, kırılmış, üzülmüş…
Kendimi suçlu hissettim, ona gitme cesaretini verdiğim için. Anlattıklarına cevap veremeyince anladı. “Sen üstüne alınma, gitmeseydim aklımda bir soru olacaktı” dedi.
Şimdi pılını pırtını toplayıp gitmek istiyor ama onu yapacak gücü de yokki. O da farkında sadece biraz daha söylemeye devam edeceğinin ve sonra her şeyin çok değil ama biraz daha iyi olacağının…
Bir dilek tut dedim ona, olacağına inanarak ve de “zamanlı anlamlar” yüklemeyerek dedim.
Bir dilek tut dedim ona, susarak içindekilerin dökülmesi için.
Bir dilek tut dedim ona, azalacağına inanarak,
Bir dilek tut dedim ona, azalacağına inanarak,
Bir dilek tut dedim ona,bir dilek tut…
Belki birgün yine... yeniden
YanıtlaSilAsla!!!
YanıtlaSil