***

Bu Blog'da: Ünlü isimlerle yapılan röportajlar ve hikayeleri, gidilen workshop'lar, izlenilen; film-tiyatro-konser notları ve hafta sonu önerileri yer almaktadır.

...

29 Kasım 2016 Salı

Tiyatro önerisi: Hisse-i Şayia



























Nasıl güzel bir oyun izledim geçen hafta anlatamam size. Uzun zamandır seyrettiğim en başarılı oyunlardan biriydi Hisse-i Şayia. Neden mi? Konusundan önce oyuncularını söyleyeyim de size neden böyle dediğimi anlayacaksınız. Zihni Göktay, Hikmet Körmükçü, Selma Kutluğ, Sezai Aydın ve bu ustalara eşlik eden Zeynep Göktay Dilbaz, Uğur Dilbaz, Aybar Taştkin, Yağmur Damcıoğlu Namak… Yani buram buram gerçek oyunculuk…

Hisse-i Şayia bir evlilik komedisi. Bilmeyenleriniz için de hemen söyleyeyim; hisse-i şayia paylaşılamayan mal anlamına geliyor.

Yıllar önce ayrılmış bir çiftin arasında kalan bir kızın hikayesini anlatıyor oyun. 100 yıllık bir oyun olur kendileri ama gelin görün ki bazı durumlar hiç değişmez ya hani, işte bu oyun da 200 yıllık olsa bile yine taze olacak, yine gidip izlenilecek, gülünecek, dersler alınacak türden.

Herkes oyunu izlemeli ama özellikle de ayrı yaşayan çocuklu anne ve babalar bence mutlaka bu oyunu görmeli. Çünkü bazen anne baba arasında geçen, boşanmış olma durumundan kaynaklanan eski eş hikayesi çocukları her dönemde etkileyebiliyor evlilik çağına gelmiş olsa bile. Hatta o dönemde çok daha fazla arada kalmalarına sebep olabiliyor. Bir evlilik komedisi dedik oyun için evet ama içinden çıkarılacak, pay alınacak birden çok şey var hikayede. Mesela:

* Çocuklarınız arada kalınca mutsuz oluyor, bunu da size fark ettirmiyor. Bu hoşunuza mı gidiyor?
* Neden annen şöyle bir kadın ya da baban şöyle bir adam cümleleri kurmaktan vazgeçmiyorsunuz?
* Siz eşinizden ayrıldınız diye, sevmiyorsunuz diye o da mı ters davranmalı?
* Peki ya siz? Yıllar önce verdiğiniz ayrılma kararınızı sorguladınız mı hiç?
* Bu ayrılma her ikiniz içinde gerçekten en doğrusu muydu?
* Ya ikinizde inat etmişseniz?
* Ya ikinizde inadınızdan ötürü çocuğunuzu hep tercihlerinde arada bırakmışsanız?

Çok daha fazla sorularla karşılaşacağınız oyundan çıkınca kendinize vereceğiniz cevaplarla belki de hayatınızda yeni bir döneme bile başlıyor olacaksınız.

Aralık ayı içerisinde oyunu Şehir Tiyatroları Sahneleri’nde izleyebilirsiniz.

İyi seyirler.

28 Kasım 2016 Pazartesi

Tuba Ünsal Röportajım *Anne Bebek Dergisi 191/Kasım Sayısı

“Anne olmayı nasıl tanımlıyorsunuz?” dediğimde “vicdan” cevabını aldığım Tuba Ünsal ile koşturmalı dünyasının içerisinde çocuklarıyla birlikte neler yaptıklarını, Prima’nın yeni Aktif Bebek bezi için “bir varmış, bir yokmuş” ile başlayan masallar isimli projesini ve nasıl bu kadar fit olduğunu konuştuk.

24 Kasım 2016 Perşembe

Özgün Röportajım *Anne Bebek Dergisi 191/Kasım Sayısı

İnsan bilmediği bir şeyden korkar diyor Özgün, biz de ilk duyduğumuzda tabi ki çok şaşırmıştık ama bu süreç öyle uzun sürmedi. “Doğumdan sonraki ilk hafta küçük bir endişeye kapılsak da hemen oğlumuzu sevgiyle büyütmeye odaklandık.” diye de ekliyor… Bu aralar mikrofonu sadece şarkı söylemek için değil, Down Sendromu aileleri ile bir araya gelmek ve hatta onların harika çocukları ile şarkı söylemek için elinde tutuyor Ediz’in babası, Nida’nın eşi Özgün. Biz de kendisine ebebek’in düzenlediği Bebekoloji Konferans’ında birebir temas ettiği ailelerdeki gözlemlerini ve baba oğul neler yaptıklarını konuştuk.

21 Kasım 2016 Pazartesi

Özgür Bolat Röportajım *Anne Bebek Dergisi 191/Kasım Sayısı


Eğitim Bilimci, Akademisyen ve Yazar Dr. Özgür Bolat; annelerin kafasını karıştıran, çocuk eğitiminde doğru bildiğimiz yanlışları ele alan bir kitap çıkardı ve “Beni Ödülle Cezalandırma”yı mutlu ve başarılı çocuk yetiştirmek isteyenler için bir rehber niteliğinde hazırladı. Hayatımızın her alanında karşılaştığımız ödül ve ceza kelimelerinin altında yatan anlamları ve neden böyle bir kitap yazma gereği duyduğunu, gözlemlerini kendisi ile konuştuk.





17 Kasım 2016 Perşembe

Tiyatro önerisi: Fosforlu

Uzun zamandır ara verdiğim tiyatro sezonunu geçen hafta Mall of İstanbul’un Moi Sahnesi’nde Tiyatro Kare’nin oyunu Fosforlu ile açtım. Oyun, adından anlaşıldığı gibi şu meşhur Cevriye’nin yani Fosforlu Cevriye’nin hikayesini anlatıyor…

Günlerden birgün, Fosforlu sürgün yediği ve hiç yok yere yattığı hapishaneden kaçar ve özlemini çektiği İstanbul’a gelir. Mekanları olan Galata’da dostları ile karşılaşır. Aslında onlardan da önce öyle biri ile denk gelir ki işte bütün oyun ondan sonra başlar…

Galata’da soğuktan donacağını düşündüğü vakit, bir el uzanır Cevriye’ye. Ona evini açar, sırrını paylaşır. Bizim Fosforlu’da tuttuğu o eli hiç bırakmak istemez. Neden mi? Aşık olmuştur da o yüzden. Hiç ummadığı bir anda aşık olan Fosforlu aşkı için sizce neler yapmıştır? Neleri göze almıştır? Peki ya siz aşık olduğunuzda neleri göze alır, nelerden vazgeçersiniz? Sizi bilmem ama Cevriye çok büyük bir fedakarlıkda bulundu ve… Ne mi yaptı? İşte o oyunun gizeminde saklı.

Üç saat süren müzikalde Ayça Varlıer söylediği şarkılarla vay be dedirtiyor. Dile kolay 14 şarkı söylüyor oyun sırasında arkadaşları ile birlikte. Yalnız şu müzikallerde oyuncuların sesini müzikler bastırmasa çok daha mutlu izleyeceğim oyunları. İki sesin çok yüksek olması, birbirinin üstüne çıkmaya çalışan, kavga eden iki insan gürültüsü gibi oluyor, yani hiçbir şey anlamıyor oluyorsunuz ne sözlerden ne de müzikten. Beni tek rahatsız eden buydu oyunda. Onun dışında oyun keyifliydi, tekrar tekrar izlenebilecek bir oyun değil belki ama bir kere gidilip izleneceklerden.

Bir de Türkan Şoray’ın oynadığı Fosforlu Cevriye’yi aklınızda hayal edip giderseniz oyundan mutsuz çıkabilirsiniz. Yepyeni, hiç duymadığınız bir oyun için giderseniz oyun sonunda alkışlarınız daha gerçek olur.

18 Kasım Grand Pera Emek Sahnesi, 22 Kasım, Bahçeşhir Koleji, 23 Kasım Caddebostan Kültür Merkezi, 4 Aralık Profilo KM, 9 Aralık KKM Gazanfer Özcan Sahnesi, 18 Aralık Kenter Tiyatrosu, 24 Aralık  Ankara Şinasi Sahnesi

İyi seyirler.

11 Kasım 2016 Cuma

Ailelere öneriler *Anne Bebek Dergisi 191/Kasım Sayısı

Kışın en şiddetli zamanlarının start verdiği kasım ayı itibariyle evlere kapanıp, can sıkıntılarımızın da arttığı günler başlamış bulunmakta. Hele bir de küçük bir çocuğunuz varsa aman hasta olmasın, üşütmesin diye evde oturduğumuz günlerin sayısı bir hayli artmışken kendinize ve çocuğunuza bir mola vermeye ne dersiniz? Bu aralar evde fazla durmadınız mı? “Evet.” mi dediniz? O zaman haydi sizlerle bir gün organize edelim…


7 Kasım 2016 Pazartesi

Nissan Qashqai Deneyimim *Anne Bebek Dergisi 191/Kasım Sayısı

Bu ay da Nissan’ın en sevdiğim iki modelinden biri olan Qashqai ile yollara düştüm ve dört gün boyunca rahat bir sürüş keyfi gerçekleştirdim. Aslına bakarsanız büyük otomobiller bana genelde kullanımı hep bi zor gözükmüştür ama son zamanlarda üstüste  büyük araç kullanıyor olmam bu düşüncemi tamamen değiştirdi ve “Çok daha fazla rahatmış kullanımı” cümlesini kurdurttu. Aradığınız bir aile arabası olunca bu cümleyi kurmak son derece önemli oluyor, çünkü sizin kadar miniklerinizin de arabanın içinde rahat ediyor olması lazım. Bu durumda da arka koltuğun ön koltukla mesafe genişliğinin önemi bir kat daha artıyor, çünkü oto koltuğunu ya da koltuklarını koyuyor olacaksınız arkaya. Bir de cam tavan olması yine çocuklu aileler için önemli güzel özelliklerinden, çünkü aracın içine ferahlık verdiğinden yani genişlettiğinden çocuğunuzun dışarıyı çok daha fazla rahat izleyebileceği bir ortam sunuyor. Sağına soluna bakarken gökyüzüne de istediği gibi bakabiliyor. Anlayacağınız “rahat” kelimesini bol bol kullanabileceğiniz benzinli ve dizel motor seçenekleri ile sunulan yeni nesil Qashqai’nin hangi şanzıman seçeneğini tercih ederseniz edin beklentilerinizin ötesine geçiyor olacaksınız. Bir de unutmadan, bagaj da bizler için önemli öyle değil mi? Tüm yedekleri istediğiniz gibi yanınıza alabilirsiniz, bagajı da gayet geniş. 



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...