***

Bu Blog'da: Ünlü isimlerle yapılan röportajlar ve hikayeleri, gidilen workshop'lar, izlenilen; film-tiyatro-konser notları ve hafta sonu önerileri yer almaktadır.

...

10 Aralık 2015 Perşembe

Yeşim Mutlu sordu, ben cevapladım

Yeşim Mutlu: "Geçtiğimiz yıl bir davette arkadaşım Esra Oruç röportajı için benden fotoğraf çekmemi istemişti. Ben de severek fotoğraflamış ve röportaj konuğuna bende isterim ama demiştim. O günden bu yana çok zaman geçti.  İşte bugün kelimelerin büyülü dünyasında uzun zamandır yer alan;  tam 80 sayıdır “Anne Bebek Dergisi” editörü olarak devam eden Aslıhan Gündüz’dü röportaj konuğu :)Kendisiyle zaten epey zamandır tanışıyoruz. Bir çok ortam da beraber olduk, bazen selamlaştık geçtik bazen sohbet ettik. Velhasıl aynı kümenin içinde yer alan kadınlardanız.
Sevgili Aslıhan ile Fener/ Balat’ta buluşarak hem sohbet ettik hem de en sevdiğimiz  yerlerde fotoğraf çektik. Bu röportajı yaparken de başka bir röportajın içine düştük. İnanılmaz dolu dolu bir gündü yaşadıklarımız. İkizler kadınıyla yaşananlar her zaman enerjik ve farklı oluyor." Röportajımı okumak için buraya tıklayabilirsiniz...
Teşekkür ederim Yeşim Mutlu

27 Kasım 2015 Cuma

Ajda Pekkan konser notlarım

Vestel Gururla Yerli Konserleri geçen hafta açılışı Süper Star Ajda Pekkan ile yaptı. Açıkhava konserlerinde Süper Star’ı hemen hemen her sezon dinleyen biri olarak sahnesine gösterdiği özeni biliyorum ama bu sefer çok daha keyifli bir sahne şovu hazırlamıştı diyebilirim sizlere. Işıkların görsel şovu, dansçıların performansları ve Ajda Pekkan’ın “Kadına bak be bu yaşta bu enerji” dedirten hali ile birleşince ortaya keyif dolu saatler çıktı. Ara vermeden iki saat sahnede kalan Ajda Pekkan için her zaman yazdığım ve söylediğim cümlelerimi eklemeden geçemeyeceğim. Evet buram buram estetik kokuyor ama enerjiye de estetik yapılıyor mu? 

Bir dipnot da konser mekanı için düşmek isterim. Daha önce Zorlu PSM’de konser etkinliklerine katılmamıştım. PSM’nin Turkcell Sahnesi’ni çok beğendim. Alan çok ferah ve kocaman. Küçük tıkış tıkış mekanlarda, ayakta şarkılara eşlik etmeyi pek sevmeyen biri olarak yeni konser mekanım Zorlu PSM’dir. Etkinlikler kapsamında her Salı sahneye farklı isimler çıkacak. İnternet sitelerinden takip edebilirsiniz.

1 Aralık MFÖ ve 8 Aralık Bülent Ortaçgil-Birsen Tezer sahne alacak.

24 Kasım 2015 Salı

Tiyatro önerisi: Yoldan Çıkan Oyun


*Profesyonelliğin içinde amatör ruhlu bir oyun izlemeye ne dersiniz?
*Repliklerin unutulduğunu anlamak için pür dikkat olmanızı gerektirmeyecek bir oyun izlemeye ne dersiniz?
*Dekorunun oyun sırasında darma duman olduğu bir oyunu izlemeye ne dersiniz?
*Girdiğiniz oyunun adının aslında başka bir oyun adı ile sizi karşılamasından dolayı “Yanlış salona mı girdim?” diye kendinizden şüphe etmeye ne dersiniz?

Şimdi yukarıdaki dört maddeden 3’üne evet dediyseniz eğer bu oyunu izlemek için sizde olgun şartlar mevcut demektir diyerek dün akşam izlediğim “Yoldan Çıkan Oyun” ile ilgili notlarımı aktarmaya başlıyorum.

Oyun içinde bir oyun “Yoldan Çıkan Oyun”! Ah farkındayım tekerleme gibi yazdım ama aslında oyunda tam bu tatta. Hani hızlı hızlı uzun bir tekerlemeyi söylerken daha doğrusu söyleyemezken hem siz hem de karşınızdaki bi keyiflenir, bi gülme krizine girer ya heh işte bu oyunda o şekilde başlayıp devam ediyor.

Aslında oyunun konusu gizemli bir cinayet hikayesi, aslına bakarsanız oyun içindeki oyunun oyuncuları da fena değil ama dekor bir türlü oyunlarını oynamaları için onlara izin vermiyor. Yani tüm suçlu dekor. Yoksa oyun muhteşem bir şekilde akıp gidiyordu. Eee dekor bozulursa kurgu değişir, kurgu değişirse replikler unutulur, replikler unutulursa da işler çığrından çıkar ve tam da bu noktada komedi başlar. Gizemli cinayet hikayelerini ve polisiye romanlarını bu kadar komik bir halde izlememişsinizdir eminim.
















Tüm oyuncular ciddi bir performans sergilemişler alkışlıyorum ama “Defne Koldaş”a bi alkış fazladan diyorum. Nedenini de izleyince siz bulun diyerek iyi seyirler diliyorum.

Zorlu Performans Sanatları Merkezi, Talimhane Tiyatrosu işbirliği ile sahnelenen oyunun oyuncuları: Bartu Küçükçağlayan, Defne Koldaş, Güliz Gençoğlu, Gökçen Gökçebağ, Kemal Kayaoğlu, Kubilay Çamlıdağ, Öner Erkan, Sarp Apak. Lerzan Pamir’in yönettiği, en iyi komedi ödülünü alan oyun Nisan 2016’ya kadar her p.tsi Zorlu Performans Sanatları Merkezi, Drama Sahnesi’nde.

2 Kasım 2015 Pazartesi

Tiyatro önerisi: “Seni Seviyorum Mükemmelsin Şimdi Değiş”


Uzun zamandır “Seni Seviyorum Mükemmelsin Şimdi Değiş” oyununun peşinde olan biri olarak 29 Ekim’i iple çektiğimi söyleyebilirim. Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim hemen; ke-sin-lik-le iple çektiğime, bu kadar çok merak ettiğime değen bir oyun izledim. Uzun zamandır izlediğim en iyi performans olduğunu da söyleyebilirim. Oyuncularını daha önce tiyatro sahnesinde izlememiştim. Hepsinin sesine büyülendim...

Çok güldüm, çok eğlendim, arkadaşımı, komşumu, dostumu, kuzenimi ve kendimi buldum oyunun her bölümünde. En yakın arkadaşınızın sevgilisi arasındaki sorunu, yıllardır evli olan üst komşunuzun hallerini, evlenecek adam yok diye söylenen ve bu yüzden etrafındaki herkesi evlendiren kuzeninizi, çıkmaz sokak misali karşılıksız seven halinizi, sonunda beklediği adam/kadın aradığı için mutluluktan bunu herkesle paylaşan kardeşinizi canlı canlı izlemeye ve izlerken de kahkahalara boğulmaya ne dersiniz?

Bu aralar gülecek hiçbir sebebiniz yoksa, canınız sıkkınsa mutlaka gidin derim. Gidin de kendinize gelin. Gidin de bi bakın bakalım ikili ilişkilerde durumlar nasılmış?

Kadın erkek ilişkilerinin anlatıldığı, ismi ne kadar da uzun derken aslında hepimizin karşımızdakini  yani sevdiğimiz kişiyi ele geçirdikten sonra yani ortak bir payda da buluşmayı başardıktan sonra “Aslında şöyle olsan, biraz yumuşasan, bu durumda şöyle tepkiler versen…” diyerek değiştirmeye çalıştığımız, bunun içinde kurduğumuz cümlenin ikinci kısmı olan “… Mükemmelsin Şimdi Değiş” insanın varoluşundan bu yana süregelen yer, zaman, durum değişse de bazı yönlerinin değişmeyeceğini konu ediniyor.

Off Broadway’de en uzun süre oynan müzikal olma ünvanını taşıyan oyun 17 farklı ilişki tipini anlatıyor. Uzun diyaloglardan oluşan bir oyun beklemeyin, bol müzikli, kısa cümleli ama çok manidar performanslar izleyeceksiniz. Birinci perdede daha çok güldüğümü söyleyebilirim. Favorilerim; Ortada Adam Yok, Bekarlık Sultanlıktır ve Beni Aradı… Adem Yılmaz, Defne Koldaş, Anıl Altınöz, Ezgi Erol, Begüm Günceler ve Mert Aydın’ın oynadığı oyunu 5-19-26 Kasım, 2-9-16 Aralık tarihleri arasında Zorlu PSM'de izleyebilirsiniz… Drama sahnesindeki oyunlar 21:00’da başlıyor.

20 Ekim 2015 Salı

Samsun ve Ordu gezi notlarım

Bir Karadeniz kızı olarak istiyorum ki tüm Karadeniz’i kaplayan illeri tek tek gezeyim. Geçen sene Trabzon’dan başlayıp keyifli bir gezi yapmış olduğumdan bu seneki duraklarım Samsun, Ordu, Giresun ve Gümüşhane oldu…

İlk durağım Samsun!
Samsun’a hayran kaldım dersem abartmış olmam. İstanbul’a alışkın ve şehrini çok seven biri olarak bana orda yaşar mısın diye sorsanız hiç düşünmeden “Evet!” derim. İşte o kadar çok beğendim burayı. Haritada gördüğüm kıyı şeridinin harika manzarasında bulunca kendimi denize aşık ben uzunca bir yürüyüş yaptım.  Doğu ve Batı olmak üzere iki park var burada. Aslında iki kıyı şeridi demek daha doğru olur. Önce Batı Park’ı gezin. Sahil de yürürken karşınıza Amazon ve Aslan Heykeli























çıkacak. Aslan Heykeli kocaman bir heykel ve içine girebiliyorsunuz ama ben bayramda gittiğimden kapalıydı, giderseniz eğer içine girin siz. Sahil’de yürürken burayı bir de tepeden göreyim derseniz hemen üst kısımdaki kafeye gidebilirsiniz, yok ben daha da tepeye çıkarım derseniz e teleferik ile Amisos tepesine çıkabilirsiniz. Ben kafe bölümünden bu manzarayı izlemeyi tercih ettim. Doğu Park’a gittiğinizde ise şehri yine yukarıdan görebileceğiniz bir tepe bulunuyor. Meşe Tesisleri akşam ayrı gündüz ayrı güzel.  Akşam giderseniz eğer semaverde çay keyfi yapmadan dönmeyin. Bir de çekirdek çitlemeden. Çekirdekler tesisten, buranın özelliği de buymuş…  Gündüz de gidin ve sabah kahvaltınızı mutlaka burada bu manzara da yapın derim. Çok yemeyi dert etmeyin, çünkü yemekten sonra sizi çok güzel bir yürüyüş alanı bekliyor. Yürüyüşten sonra ilk durağınız Cumhuriyet Caddesi’ndeki Gazi Müzesi olabilir. Müzeyi gezerken Atatürk’ün kişisel eşyalarını gördükçe yine her zaman kurduğum cümleyi kurmadan geçemedim “Asil Adam!”. Müzeden sonra şehir müzesine gidebilirsiniz ama ben oraya gitmek yerine İstiklal Caddesi’ni görmeyi tercih ettim. İstanbul’daki gibi ama onun daha uzununu ve tüm dükkanların aynı formda olduğunu düşünün. Bu caddede aradığınız yer şeyi bulacağınız yüzde yüz. Keyifli bir caddeydi. Sonrasında ise en merak ettiğim Bandırma Vapuru’na geçtim. Kurtuluş Savaşımızın temellerinin atıldığı şehirde Bandırma Vapuru’nu gezmek tüylerimi ürpertti açıkçası, görmeden dönmeyin. Şehirde hızlı bir tur yapacaksanız buralar sizin de rotanız arasında olsun mutlaka. Nerde yiyelim derseniz de şehrin Batısı’nda kalan Atakum’da istediğinizi bulabilirsiniz. Samsun’a yaklaşık 50 km kala yollarda menemenciler var aman ha sakın siz siz olun sakın ola “buralarda menemen meşhurdur yemeden dönme.” diyenlere aldanmayın. Menemenci Dayı, Kervan ve Boğaziçi menemencilerine uğramayın. Benden uyarması…

Ordu ve Giresun
















Ordu ve Giresun’u aynı gün içerisinde gezmem gerektiğinden buraların sadece en tipik noktalarına gittim. Ordu’ya gitmişken onun da sahilinde bir gezeyim dedim elbette.  Belediyenin olduğu cadde tıpkı İstanbul’un bebek sahili gibi. Sahil boyu kafeler, restoranlar var… Meşhur Boztepe’sine ise hem gündüz hem de gece çıkabilirsiniz. Ben gece arabayla gündüz ise teleferikle çıktım. 7,5 dakika süren teleferik maceramın ardından anladım ki ben balona binemezmişim, birazcık korktum da. Tepede yemek yiyebileceğiniz, çay içebileceğiniz yerler var. Boztepe’nin ardından Giresun’a gidip Kalesi’ne çıktık ve şehre bir de buradan baktık. Ama öncesinde Ordu’ya gidip de pidesini yemeden dönme diyenlerin sesine kulak verdik ve Ordu ile Samsun arasında Terme’de pide yedik. Bayıldık pidelerine. Köşem pideden başka bir yerde sakın yemeyin derim. Samsun Ordu, Giresun derken -ki Giresun'un da Kalesi'ne çıkıp fotoğrafta gördüğünüz manzarayı izleyebilirsiniz- Gümüşhane’nin en güzel köylerinde olan Çalköyü’nde de turumu bitirdim.   

6 Ekim 2015 Salı

Anne Bebek Dergisi 178/Ekim Sayısı Bayilerde

Bu ay stüdyomuz da bir prensimizi misafir ettik. Sergül-Murat Sakızlı çiftinin yakışıklı oğlu Mustafa Yağız bize çok keyifli pozlar verdi çekimlerimiz boyunca. Eee haklı bu pozları vermeye çünkü bunlar kendisinin doğum günü kareleriydi aynı zamanda. Ekim’de doğum günü olan bebeğimizin biz de ilk yaşını kutluyor, sağlıklı bir yaşam geçirmesini diliyoruz. Bu güzel hatıra bizden kendisine bir armağan olsun istedik. Bizimle birlikte Mustafa Yağız’a harika kravat ve şapka takımını da Evim Atölye yaparak bir hediye de bizden olsun dediler. Biz de bu sevimli keçeler için kendilerine çok teşekkür ediyoruz.


22 Eylül 2015 Salı

Anne Bebek Dergisi / Girişimci Kadınlar Röportajlarım

Bu ay da işinize yarayacak iki girişimci annenin çocuklarıyla birlikte hayatına dahil ettikleri yeni işleriyle tanıştırıyoruz sizleri. İster kız olsun ister erkek çocuk çadırların içine girip oynamaya bayılırlar. Gönlünüze göre bulamadıysanız önerimize tıklamanızı tavsiye ederken bir de bebek arabalarınızı kişiselleştirebilmenize yardımcı olacak butik plakalara bakmanızı öneriyoruz. Plakaları yakın arkadaşlarınıza, eşinize dostunuza özel bir hediye olarak da sunabilirsiniz, bu plakalar her yere yakışır türden çünkü.



1 Eylül 2015 Salı

Anne Bebek Dergisi 177/Eylül Sayısı Bayilerde

Bu ay stüdyoya Mine Menekşe Yavuz ve Emre Yavuz’un kızları Alya ile girdik. Kapak bebeğimiz biraz fazla anneci olduğundan dolayı çekimlerimizin zamanı biraz uzun sürdü ama sonunda ortaya işte bu kapak olmalı diyebileceğimiz bir pozu çıktı. Anlayacağınız bizim inadımız Alya’nın inadından baskın çıktı ve onu gülerken yakalamayı başardık.  Annesiyle birlikte olduğunda gözlerinin içi gülen, onu ne kadar çok sevdiğini sarılışından belli eden Alya’ya ailesiyle sağlıklı, keyifli bir yaşam diliyoruz.


29 Ağustos 2015 Cumartesi

Elif Nur Kerkük Röportajım *Anne Bebek Dergisi 176/Ağustos Sayısı

Bu ay "Aaa anne miymiş, hiç bilmiyordum" diye düşünürken, yaşını öğrendiğimde "Hiç göstermiyor" dediğim Elif Nur Kerkük Mançuhan'ın evine konuk olduk. 2004 yılından, yani okul döneminden beri beraber olduğu ve 2010 yılında da evlendiği yönetmen eşi Fırat Mançuhan ile keyifli bir birliktelikleri olduğunu anlatırken Nil ikimiz için de sürpriz oldu diyerek Nil ile birlikte değişen, güzelleşen hayatını anlattı bizlere. Kızımla birlikte birçok şeyi yaşayıp öğreniyorum derken, evini bahçesindeki horoz seslerine kedilerinin yanımızda dolaşması ve köpeğinin üst bahçeden bize bakması eşlik ediyordu. Bir de dalında harika gözüken dutlar.

Fotoğraf: Event's Hill Photography



22 Ağustos 2015 Cumartesi

Her şey size özel *Anne Bebek Dergisi 176/Ağustos Sayısı

Her şey size özel! Tam da başlığımızdaki gibi her şeyi size özel yapan iki girişimci anne bu ayki misafirlerimiz. Tadı damağınızda kalacak olan pastanızı yerken, doğum günlerinizi kutlarken tam da bu şıklığa yakışacak kıyafetler giymeyi istemez misiniz?


18 Ağustos 2015 Salı

Mutfakta kimler var? *Anne Bebek Dergisi 176/Ağustos Sayısı

Yemek yedirme konusunda çocuklarından sıkıntı çeken anneler bu haber sizler için hazırlandı. Kitap ve internet site önerilerime tıklamanızı tavsiye ederim. Çünkü bu sayfada yer alan isimler sizlerden biri yani çocuklarına yemek yedirme konusunda sorun yaşarken araştırma içerisine girmiş, bulduğu önerileri kendi formülleriyle birleştirerek yol almış kişiler.



27 Temmuz 2015 Pazartesi

Almıla Uluer Röportajım *Anne Bebek Dergisi 175/TemmuzSayısı

Bu ay oğluyla vakit geçirmekle meşgul olduğundan işlere biraz ara veren ve şimdi ekranlara “Tatlı Küçük Yalancılar” adlı dizi ile kaldığı yerden devam eden Almıla Uluer Atabeyoğlu ile röportajımızı gerçekleştirdik. Üniversite sınavında soruları boş bırakıp konservatuar sınavlarına girmesini, yelken yarışlarında kazandığı ikinciliklerini, ismini Altan Erbulak’tan alan ve yanına da hem Almıla Hanım’ın babasının ismi hem de aşık olduğu adamın ismi olan Kerem’i de ekleyerek adını koydukları Altan Kerem ile birlikte hayatında nelerin değiştiğini konuştuk. Almıla Hanım’a ve röportajımıza aralıklarla dahil olup, bize çay ikramında bulunan Kerem Atabeyoğlu’na bu keyifli sohbet için çok teşekkür ediyoruz.



Fotoğraf: Event's Hill Photography

15 Temmuz 2015 Çarşamba

Pratik fikirler, farklı tasarımlar *Anne Bebek Dergisi 175/Temmuz Sayısı

Her ay girişimci kadınlarımızı sayfalarımızda misafir ettiğimizi artık sizler de çok iyi biliyorsunuz. Bu ay yine kadın eli değen, değdiğinde ortaya güzel işler çıkaran iki markayı sizlerle tanıştırmak isteriz…


6 Temmuz 2015 Pazartesi

Gürat Öztürk: "Hayal ettiğim objeleri tasarlıyorum."

www.origamistanbul.com

Aranızda kağıttan gemiler, uçaklar veya şapkalar yapmayan var mı? Yok değil mi? O zaman hayatımızın belli bir döneminde uğraştığımız katlama sanatı yani origami sanatı ile uğraşan başarılı bir ismi sizlerle tanıştırmak isterim. Kendisi TTNet reklamlarındaki origamileri yapan, eğitimler veren, Mayıs 2014'de kişisel sergisini açan, hayalleriyle becerilerini belli bir matematik de birleştirerek ortaya harika tasarımlar çıkaran biri. Ben tanıştığıma memnun olduğum her işi sizlerle de tanıştırmayı severim bilirsiniz. İşte bu yüzden sizleri önce röportajımı okumaya sonra da Gürat Öztürk'ün tasarımlarını görmeniz için instagram @guratm hesabına tıklamaya davet ediyorum.

Röportajdan önce reklamı hatırlamak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz...




Kimdir origamileri yapan Gürat Öztürk?
Gürat Öztürk. Elazığ doğumluyum. Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi mezunuyum. Mezuniyetimin ardından önce medya sonra turizm sektöründe çalıştım ki turizmle hala içiçeyim.

Origami ile nasıl tanıştınız?
Tamamen hobi olarak başladı. Yatkın olduğumu görünce de devam ettim.

Neden origami?
Origamiden önce sanatın birkaç dalı ile de uğraştım. Önce müzik vardı. Ardından resim, takı tasarımı, ebru, seramik … Kimine ucundan dokundum, kiminin üzerine bayağı eğildim. Origami şimdilik benim için son durak oldu. Aslında uğraştığım diğer sanat dallarının yaptığım tasarımlara katkısı çok fazla. Origamide sınır yok. Hem her şeyi yapabiliyorsunuz hem de kendinize ait yeni figürler üretebiliyorsunuz. Tasarımının ve origaminin sınırsızlığı birleşince de kendinizi uçsuz bucaksız bir deryada hissediyorsunuz.

Birçok kişinin ortak origamisi ki origami denilirse eğer kağıttan gemi, uçak ve şapka olmuştur biraz daha kendimizi geliştirdiğimizde ise gül yapmayla noktalamışızdır  bu sanatı ya da beceriyi... Siz de durumlar neyle başladı?
Ben origaminin neredeyse temel figürü sayılan turna kuşu ile başladım. Japon kültüründe olduğu gibi bizim kültürümüzde de önemi ve anlamı var turna kuşunun. Uzunca bir süre sadece aynı figürü yaptım. Yıllar içerisinde bir de şunu mu denesem acaba diyerek diğer figürleri de denedim ve baktım ki oluyor. Yaptıklarımı sosyal medyada paylaştım ve beğenildiğini gördüm. Bir figürü değil de o figürden yapılmış bir tasarımı ortaya koyunca beğeniler daha çok arttı. Beni sergi açacak kadar cesaretlendirdi ve nitekim Mayıs 2014’de ilk kişisel sergimi açtım. Pek çok insan origami ile ilgileniyor ama dediğiniz gibi birkaç figür yaptıktan ya da öğrendikten sonra vazgeçiyor. Origami fazlasıyla sabır isteyen bir sanat. Özellikle ortaya görkemli bir eser çıkarmayı kafaya koyduysanız ciddi anlamda sabırlı olmanız gerekiyor. İlerlemenin tek yolu sabır ve sürekli çalışmaktan geçiyor. Son noktası olmayan bir sanat çünkü, diğer tüm sanatlarda olduğu gibi.

Çocukluğunuzdan beri kağıt katlama konusunda hep bir merakınız var mıydı?
TRT dönemi çocuklarındanım ben. O dönemde origami ile tanıştım. Ama sonrasında okul yılları, farklı telaşlardan dolayı origami ile sadece tanışık olarak kaldık. Fakat şimdi çocuklar çok şanslı. Okullarında origami öğretebilen öğretmenleri var. İnternet ellerinin altında ve origami figürlerinin tamamını izleyerek yapabilme şansına sahipler. Origami kağıtları ve kitaplarına ulaşmak da çok kolay.

Kağıt katlama sanatı olarak bilinen origami içerisinde neleri barındırıyor?
Kişisel gelişime olan katkılarının hangisini söylesem bilemiyorum. Matematik zekasının gelişmesinde rolü var. Elllerinizi ve kollarınızı kullandığınız için el-kol fizyoterapik etkisi var. Tekrar eden eylemlerden oluştuğu için şematik öğrenme üzerinde etkisi tartışılmaz. Başarılı sonuçlara ulaşmanız için geometri ve üç boyutlu düşünme yetisine sahip olmanız gerekiyor eğer bu yetiniz yoksa Origaminin bu yönünüzün gelişmesine katkısı var. Psiko-Motor gelişime olan etkisi, kullanılan kağıtların rengi, ebatları ve yapacağı modele kendisinin karar vermesi sebebi ile bireyin sosyal ve duygusal gelişimine katkısı da yabana atılamaz. Hele hele yapmış olduğunuz modellerle bir tasarım oluşturuyorsanız  hayal dünyanızın gelişmesine, düşündüğünüz tasarımları fiziksel olarak ortaya çıkarmaya, düşünce ve duygularınızı bir eserle ifade ettiğiniz için de kendinize güven duymanıza katkısı var. Kısaca origami içerisinde fiziksel ve psikolojik olarak çok fazla şey barındırıyor.

3 Temmuz 2015 Cuma

Almıla Uluer Atabeyoğlu röportaj notlarım


Anne Bebek Dergisi Temmuz sayısı için bu ay evinin kapısını çaldığımız isim Almıla Uluer Atabeyoğlu oldu. Kerem Atabeyoğlu ile evli ve bir erkek çocuk annesi olan Almıla Hanım ile evde zor anlarda geçen bir röportaj gerçekleştirdim. Tamam keyifliydi sohbetimiz ama ben biraz fazla tedirgin oldum ortamdan. Neden mi? Çünkü ben yine hayvanlara olan korkumla sınandım da o yüzden.

Beni tanıyanlar kedisinden köpeğine, kuşundan kaplumbağasına kadar hiçbir hayvana dokunamadığımı bilirler. Dokunamadıkça korkarım, korktukça da tedirgin olurum bulunduğum ortamda olduklarında.


Röportajımız için kapıyı çaldığımda bizi iki kedi ve Almıla Hanım karşıladı. Eyvah diyerek içeri girdim, neyseki sürekli yanıma gelmek istemeyen kediler olduğunu görünce biraz rahatladım ama bir gözüm sorularımda bir gözüm Almıla Hanım’da bir gözüm de kedilerde olarak tamamladım röportajımı.

Bunun dışında sohbetimiz gerçekten çok keyifli geçti. Hatta arada sohbetimize Kerem Bey’de katılınca çok çok daha keyifli oldu. Biraz Kerem Bey anlattı biraz Almıla Hanım…

Star Tv ekranlarında yeni yayınlanacak olan “Tatlı Küçük Yalancılar” dizisinde bir genç kızın annesini canlandıran Almıla Hanım’la yelken ikinciliklerinden, tiyatroya kadar birçok şeyi konuştuk. Hepsi yeni sayımızda.


Fotoğraf: Event’s Hill Photography

1 Temmuz 2015 Çarşamba

Anne Bebek Dergisi 175/Temmuz Sayısı Bayilerde

Bu ay bizi gülücüklerle karşılayan bir bebek ile stüdyoya girdik. Yanımıza geldiği andan itibaren yüzündeki gülümsemesini eksik etmeyen bebeğimizle keyifli bir çekim gerçekleştirdik. M.Serdar-Ece Ellhira Güntaş’ın kızları Elif Olida Güntaş’a bu güler yüzlü kapak için teşekkür ediyoruz.
 

30 Haziran 2015 Salı

Elif İnci Röportajım *Anne Bebek Dergisi 174/Haziran Sayısı

Son dönemde Kara Para Aşk dizisiyle ekranlarda olan Elif İnci ile bu ay keyif dolu bir sohbet gerçekleştirdik. On altı saat normal doğum için direnmesine rağmen sezaryen ile doğumunu yapan Elif Hanım otuz sekiz yaşında anne olmuş. Dokuz aylık sürecini konuşurken çayımızı yudumlayıp, sohbetimizi demli çay kıvamında sürdürmeye devam ettik… Oğlu Ateş Taha ile hayatının daha da nasıl güzelleştiğini, annelik sürecini, anne-kız yaşamanın kendisine kattıklarını, oğluyla yaşadığı büyüme sürecini ve iş hayatını konuştuk.




28 Haziran 2015 Pazar

Tuvalet eğitimine yardımcı bez *Anne Bebek Dergisi 174/Haziran Sayısı

Yıkanabilir bebek bezleri çok uzun bir zamandır yerini kullan at bebek bezlerine devretti. Çünkü kullan at bezler annelerin daha çok kolayına geliyor. Peki durum böyleyken neden tekrar yıkanabilir bezleri konuşulmaya ve tercih edilmeye başlandı dersiniz? Sorumuzun cevabını “Yıkanabilir bebek bezleri sağlık, konfor ve tuvalet eğitimi açısından bebeklere büyük faydalar sağlıyor.” diyen Bambino Mio Türkiye Distribütörü Ece Usluel Sezen’den aldık.





25 Haziran 2015 Perşembe

Hayallerinizdeki otomobil Ford olabilir mi? *Anne Bebek Dergisi 174/Haziran Sayısı

Otomobilin iç donanım özelliklerinden erkeklere göre daha az anladığımızı ama onlardan daha iyi araba kullandığımızı, tüm trafik kurallarına çok daha hassas bir şekilde uyduğumuzu söylesem yanlış olmaz sanırım. Biz kadınlar araba seçimlerimizde; sevdiğimiz rengin, o istediğimiz araba modeliyle birleşmiş olmasına ve çok bilgi gerektirmeyen ne kadar yakar sorusunun cevabının makul olmasına bakıyoruz. Unutmamak gerek, bir de otomatik olmasını önemsiyor, hatta ille de öyle olsun diye de tutturuyoruz. Kendimden bunu çok iyi bilirim. Bu sayfada gördüğünüz Ford’un C-MAX serisinden bir model ama çok akıllı bir araç, deneyimledim mi evet deneyimledim. Biz kadınların hoşuna gidecek bir özelliği var ki görmeden inanmam dedirten türden; o da kendi kendine park etme özelliği. Nasıl yani demeyin, iki araç arasında uygun boşluğa denk geldiğinizde sadece vitesi ileri geri atarak aracın direksiyonuna dokunmadan nasıl park ettiğine şahit oldum. Bir de yerleştikten sonra toplama durumu da var ki işte tamam diyorsun o zaman. Benim gibi park etme konusunda beceriksiz olanlara duyurulur… Aklımı çelen diğer özelliği aracınızı hız meraklısı, kemer takma konusunda sıkıntılı olan bir arkadaşınıza ödünç verdiğinizde onu sınırlandırabiliyor olmanız. Hızını belirliyorsunuz ve o hızdan çıkma gibi durumu olmuyor. Böylelikle aklınız ne aracınızda kalıyor ne arkadaşınızda. Diğer mekanik diyebileceğim özelliklerinden çok anlamam, onun için sizlerle bilgileri aşağıdaki başlıklarımda paylaşıyor olacağım tüm tarafsızlığımla ama benim deneyimimle yolculuklar için hele ki aileler için ideal mi ideal. Yakıtı normal, su gibi akan bir otomobil. Diğer özelliklerini de araştırdım, kullananlar otomobil budur diyor, benden söylemesi…


*Anne Bebek Dergisi Haziran 2015 sayısı haberim

23 Haziran 2015 Salı

Hamarat bir kadın Ayça İnci

Anne Bebek Dergisi Haziran sayısı röportajı için Elif İnci ile buluşmuş, Kuzguncuk sokaklarında fotoğraflar çekilmiştik. Çekimlerimizin bitiminde Ayça İnci ile “İnci’den Ev Yemekleri ve Meze” dükkanında karşılaştık.  Çok şirin bir meze dükkanı var kendisinin.

Dükkanın adı meze olsa da meze dışında birçok yemek var. Kek, börek ve tatlı yapıyorlar. Yapıyorlar diyorum, çünkü üç kadın eli hazırlıyor bu lezzetleri. Trileçe, kabak çiçeği dolması, barbunya, enginar… Yok yok bu dükkanda.

Nereden aklınıza esti böyle bir yer açmak, yemek merakınız hep var mıydı dediğimde başlıyor anlatmaya. Yemek yapmayı seviyorum diyor. Mutfakta hiçbir şey düşünmüyorum, bana iyi geliyor. Terapi gibi. Yemek yaparken tamamen yemeğe odaklanıyorum. Ben tipik bir boğa burcuyum hem yapıyorum hem de yiyorum. Evde yemek yaptığımda misafirlerim gelecek yemeğimi yiyecek, bu hayat koşturmasında bu pek mümkün olmuyor ama yaptıklarımızı buradan sununca herkes tadına bakmış oluyor. Kiloyla meze satmak için açarken burayı eşten dosttan gelen şuraya iki masa at da geçerken oturalım bi çay içip bir şeyler yiyelim baskısıyla ben de gördüğün gibi iki masa koydum ve aynı zamanda oturulacak bir dükkan haline getirdim. Nasıl olacağını bilemediğimden olurda tutmazsa, batarsak küçük batalım düşüncesi ile böyle minik bir dükkanla başladım bir buçuk sene önce. Burada marketlerden satın aldığınız zeytinyağlı tatlarına rastlayamazsınız. Bir kadının elinden çıkan lezzetli mezelerimiz var çünkü. Tatlılarımızı, yemeklerimizi tatmak isteyenleri, evlerine alıp götürmek isteyenleri, Kuzguncuk’a yolu düşen herkesi beklerim.

Sohbet sırasında bir de çöp şiş dükkanı olduğunu söylüyor Ayça Hanım, Kozyatağı’nda “İnci’den İzmir Çöp Şiş” isimli dükkanını bilenleriniz vardır belki ama ben bilmiyordum. Beş yıl olmuş hem de açalı. Sizleri oraya da bekler kendisi.

Anlayacağınız bol bol yemeklerden konuştuğumuz, lezzetli bir sohbet gerçekleştirdik kendisi ile. Siz de hem sohbet etmek hem de lezzetlerinin tadına bakmak isterseniz adresleriniz belli.

Fotoğraf: Events Hill Photography

19 Haziran 2015 Cuma

Hakan Bulut ile neler neler konuştuk

Büyümeyen bir çocuk mu, asi ruhlu bir genç misin?
Sanırım büyümeyen bir çocuğum, çünkü oyun oynamayı hala çok seviyorum.
Takıntılı mısın?
Ayaklarıma basıldığı zaman cinlerim tepeme gelir.
Elinde çiçekle dolaşan kişilerden mi yoksa o çiçeği kimse görmeden verenlerden misin?
Elimde hiç çiçekle dolaşmadım. Hayatımda da bir kez çiçek göndermiştim zaten.
Hayalperest mi, gerçekçi bir kişilik misin?
Hayallerin ne kadar büyükse gerçekleşme olasılığın da o kadar büyüktür bana göre. Hayal kurarsan oraya ulaşana kadar üzerinden geçtiğin yollardan birçok şey öğrenirsin. Ben bu işe girdiğimde oyun oynamanın hayalini kurmamış olsaydım, oynayamazdım.
Hakan Bulut dediğimde akla ilk gelen Seksenler dizisindeki “Butik Ali” olsa da öncesi ve sonrası var elbette. Buralara hiç de öyle soy ismi gibi bulutların üstünde yol alarak gelmemiş. 19 yaşından beri ciddi bir uğraş içerisine girmiş. Klasik aile düşüncesinden dolayı oyuncu olacağım değince resti görmüş. Kendi uğraşıyla Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’ne girmiş, eğitimini tamamladıktan sonra burada hoca olarak çalışmaya başlamış. İlk oyununu izledikten sonra ailesi tamam artık sen bunu çok istiyorsun diyerek restlerini geri çekmiş… Sonrası ise çok güzel bir şekilde ilerlemiş… Nefes Vatan Sağolsun, Seksenler, Mandıra Filozofu ve şimdi Yapışık Kardeşler projelerinden de anlaşıldığı gibi dört de dört doğru projelerle karşımızda oldu. Beşinci projende yanlış yapma lüksün yok dediğim de The Ritz Carlton Oteli’nin terasında boğaza karşı çayımızı yudumlarken, biraz da nasıl biri olduğunu konuştuk. Kavga gürültüyü sevmem, düzeni ve yemek yapmayı ama en çok da vosvosumla yolculuğa çıkmayı severim dedi. Bir de çok çalışmak gerek, hırslı olmak değil de büyük hayaller kurmak gerek diye de ekledi.


Yaş on dokuz, aileye rest çek, oyuncu olacağım de sonra hikayen başlasın…
Aynen öyle oldu evet… Babamın mesleği Broker’dı. Haliyle annem de babam da onun gibi takım elbisemi giyerek, giriş çıkış saati belli olan bir işe girmemi istiyorlardı. Bunun için de üniversiteyi kazanmam gerekiyordu. Bu yüzden de dershaneye gönderdiler beni. Uzun bir dershane dönemim oldu. Sınavlara giriyorum, istediğim okullar olmuyor, yeniden kayıt oluyordum. Bir gün kursa, üniversitelerden tanıtım için gelmişlerdi. Onlarla sohbet ettim, konservatuara nasıl girilir diye bilgi aldım. Barajı geçmem gerektiği söylenince, ben de dershaneyi hemen o dakika bıraktım. Bi arkadaşım sayesinde Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’ni öğrendim, buraya gitmek istediğime karar verdim. Bunların hepsi bir günde oluyor bu arada. Ben kaydımı sildirdim diyorum ama tabi onlar silmemişler aileme haber vermişler ve eve gittiğimde beni annemle babam “Hayırdır?” diyerek tam da sizin de hayal ettiğiniz gibi karşıladıklarında; eğitim için bir yer bulduğumu, burada iki yıl tiyatro eğitimi almak istediğimi söyledim. Kabul etmediler, maddi desteklerini de çektiler ve madem senin kararın o zaman nasıl yapacağını da düşünmüşsündür diyerek rest çektiler. Ben nerdeyse sekiz ay kadar ki o zaman Fikirtepe’de oturuyorduk. Oradan Bahariye Caddesi’ndeki eğitim merkezine yürüyerek gidip geldim. 

Eee sonra resti geri çektiler mi?
Evet… O senenin sonunda bir oyun oynadık. İzlemeleri için ailemi de çağırmıştım. Oyun
bittikten sonra ailem kulise yanıma geldi ve artık yapacak bir şey yok, sen bunu istiyormuşsun dediler…

İki yıl eğitimini burada tamamladın, sonrası nasıl ilerledi?
Aynı kurumda hoca asistanlığı yaptım, oyunlar oynadım, oyunlar yönettim. Yedi sene hocalık yaptım. Hocalık yaparken “Nefes Vatan Sağolsun” projesi geldi. Sonra tekrardan konservatuar sınavlarına girmeye karar verdim. O sırada Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu’nda oynamaya başladım. O süre içerisinde “Seksenler” dizisi geldi, orada oynadım ve oynuyorum. Üç bölümlük girmiştim ve daha sonrasında devam ettim. O devam ederken Mandıra Filozofu oldu, ardından da Yapışık Kardeşler.

2001’den beri olan süreci çok hızlı anlattın, o zaman en başa dönelim ve ilk projen “Nefes Vatan Sağolsun” ile devam edelim. Nasıl oldu bu iş?
Şans mı dersin yoksa tesadüf mü bilmiyorum ama bir dönüm noktası oldu benim için. Halk Eğitim Merkezi’nde hocaydım, buradaki bir öğrencimizin Levent Semerci’nin kast direktörü olan kişiyle tanışıklığı vamış. Bir gün o öğrenci geldi, durumu anlattı; ne kadar çok kişi çekersek o kadar iyi olur diyerek bizden destek olmamızı istedi. Bölüm Başkanı’da yaparız dedi, sonuçta destek olacağız. Bütün öğrencilerle, okulun yanındaki kafeye gittik, çekimler oldu, bayağı da uzun sürdü. Arkadaş “hocam sizi de alalım.” değince alsanız ne olacak dercesine önce çekimser oldum. “Bana destek olun bari.” değince öğrencim tamam dedim, girdim. Kameranın karşısına geçtim, beş dakikalık konuştum umursamaz bir ifadeyle. Çünkü maaşlı bir devlet memuruyum. Maaşımı alıyorum, oyun yönetiyorum, oyunlarda oynuyorum, zaten bir şeyler yapıyorum. Fazlasını istediğimi o zamana kadar bilmiyordum. Neyse aradan bi 15-20 gün geçti bir telefon geldi; “Levent Semerci sizinle görüşmek istiyor .”dedi. Kafamdan tamamiyle sildiğim için aklıma bile gelmiyor o an Levent Semerci’nin kim olduğu. Sonra hatırlattıklarında anlıyor, tamam değip kapatıyorum telefonu. Filmim de oynamanı istiyorum değince de Levent Semerci ilk projem bu şekilde başlamış oldu.

16 Haziran 2015 Salı

Sizin de bir minyatür bahçeniz olsun

Ziraat Mühendisi Burcu Hanım ile Mimar Eşi Onur Bey Minyatür bahçeler hazırlıyorlar. Kendilerini sosyal medya sayesinde keşfettim. Do Design Office çok güzel bahçeler yapıyorlar. Daha doğrusu aklınızdaki dünyayı bir fanusun içine bahçe teması üzerine oturtuyorlar. Eşe dosta değişik hediye arayışındaysanız instagram hesaplarına mutlaka bir göz atın.

Minyatür bahçe fikri ne zaman nasıl oluştu? 
Minyatür Bahçe sanatı, ilk kez dünyada Çin'de uygulanmış olup, dönemin İmparatoru için Han Dynasty'de yapılmıştır. Bu bahçenin yapılma amacı: imparator penceresinden tüm saray bahçesini göremediği için yanı başında bir minyatürünün olmasını istemiş ancak kullanılan tüm bitkilerin canlı olmasını emretmiştir. Dönemin botanik bilimcileri de aynı ya da benzer bitkilerin minyatürlerini yetiştirerek bahçenin temsili bir minyatürünü yapmışlardır. Günümüzde mini bahçeler hayallerin ötesindeki bir dünyayı yanı başımıza taşıyor. Özellikle kapalı alanlarda doğa ile iç içe olabilecek bir imkan yaratıyor. Bizde bu fikirden yola çıkarak kişiye özel, tamamı canlı bitkilerden oluşan ve el yapımı minyatür objeler ile hayallerde yer alan mekanları veya anları minyatür olarak size sunuyoruz. Bahçelerimizde büyük bahçelerde de yapılan sulama, budama, çim biçme gibi pek çok kültürel işlemi yine yapabilecekler.

Minyatür bahçeleri kimler yapıyor, sizi tanıyalım?
Ben Ziraat Yüksek Mühendisiyim, ismim Burcu Pelin Ataç, 30 yaşındayım. Trakya Üniversitesi Ziraat Mühendisliği programından 2007’de mezun oldum, daha sonra ara vermeden Bahçe bitkileri bölümünde meyvecilik alanında yüksek lisans yaparak 2009 yılında mezun oldum. Çeşitli özel ve kurumsal firmalarda iş deneyimi edindikten sonra kendi işimi yapmaya karar verdim. Eşim Mimar Onur Ataç, Fethi Toker Güzel Sanatlar Fakültesi Mimarlık Bölümü’nden 2010'da mezun oldu. 30 yaşında. 2 yıl özel sektörde çalışıp deneyim edindikten sonra Mimarlık ve dekorasyon alanında faaliyet gösteren Do Design Office firmasını kurdu, 2013 yılında benim katılımım ile Peyzaj tasarımı, organik tarım danışmanlığı ve Minyatür bahçe alanları da eklenerek aynı şirket üzerinde birlikte çalışmaya devam ediyoruz.

Size nereden ulaşabilirler?
Müşterilerimiz Instagram ve Facebook sayfamız üzerinden, web sitemizden, reklam verdiğimiz dergilerden ve tavsiye ile daha önce bizimle çalışan kişilerden bize ulaşabiliyorlar. Ancak sanırım en büyük iletişim ağı yine instagram üzerinden kuruluyor. Tasarım konusunda eşim ile birlikte tüm objeleri kendimiz yapıyoruz ve müşterinin talepleri doğrultusunda değerlendiriyoruz. Genelde ahşap ve seramik malzeme kullanıyoruz ancak yine talebe göre plastik ve metal de kullanabiliyoruz. Tabi tamamı sudan ve diğer etmenlerden zarar görmeyecek özel vernikler ile kaplanıyor. Ziraat Yüksek Mühendisi olarak elbette kendi bitkilerimi yetiştirmek, bonsai sanatı ile iç içe olsak da yine sipariş miktarının arttığı dönemlerde dışarıdan tedarik etmek durumunda kalıyoruz, stokta var mı yok mu gibi stresler yaşamamak için kendi  üretim serama ihtiyacım var hem de çok.

3 Haziran 2015 Çarşamba

KadınMag sordu, ben cevapladım...

Sıradışı kadınların sitesi KadınMag, Anne Bebek Dergisi'nin nasıl hazırlandığını, kapak çekimlerimizin nasıl geçtiğini, benim dergiciliğe nasıl başladığımı sordu, ben de cevapladım... Keyifli röportaj için Nurhan Demirel'e teşekkür ederek sizleri yani merak edenlerinizi röportajımızı okumanız için linke tıklamaya davet ediyorum... www.kadinmag.net 






















Fotoğraf: Miray Küçükçay

2 Haziran 2015 Salı

Anne Bebek Dergisi 174/Haziran Sayısı Bayilerde

Bu ay çok havalı, havalı olduğu kadar da yakışıklı bir bebek ile çekimlerimizi gerçekleştirdik.  Henüz daha yaşını doldurmamış olan Ali Aslan çekimlerimiz sırasında ne yaptıysak bize güzel gözlerinin daha da güzelleşmesine sebep olacak gülen yüzünü göstermedi. “Bu kapağınız da böyle ciddi bir bebek fotoğrafı olsun.” dercesine tamamladığımız çekimlerin sonunda “Tamam bitti” dediğimiz anda sanki anlamış gibi gülücüğünü attı ve gitti. Biz de kendisine gülüşün yüzünden eksik olmasın diyoruz.




























Hazırlayan: Aslıhan GÜNDÜZ
Fotoğraf: Şahver Koçulu
Kapak kıyafetleri: Gözlük, beyaz t-shirt, şort: Panço , Pembe tshirt: Debenhams, Bahçe aksesuarları: Tepehome

31 Mayıs 2015 Pazar

Odasını nasıl hazırlamalı? *Anne Bebek Dergisi 173/Mayıs Sayısı


Bebek odası hazırlıklarınız nasıl gidiyor? Kafanızda renklerinizi, temanızı belirlediniz mi? Küçük küçük gördüğünüz dekoratif objeleri “Odasına çok yakışır” diyerek almadan önce önerilerimize kulak verin diyoruz. Her annenin zevki farklıdır her anne çocuğu için bambaşka bir oda hayal eder ama ortak nokta hep “onun için en iyisi” olur. Bizde bu ay bu payda da buluşan annelerimiz için bebek odası hazırlığı sırasında nelerin lazım olacağını, neden almanız gerektiğini yazarak listenize yardımcı olmak istedik.

Odası aydınlık olsun! 
Duvarları açık renk boyayın! Duvar kağıdı seçin! Karyola seçimi önemli! Halısı antialerjik olsun! Aksesuarlarında aşırıya kaçmayın! Perdesi ona özel olsun! Prizleri de özenle seçin! Bebek telsizini unutmayın! Bir de bunlar lazım olabilir!

28 Mayıs 2015 Perşembe

Tabaklar dile geldi *Anne Bebek Dergisi 173/Mayıs Sayısı

Kübra Yuvacı’yı sosyal medyadaki #konusantabak hashtag’i ile keşfettim. Mojabuka markası ile porselen tabaklara hem kendi hayal ettiklerini hem de sizin istediklerinizi çizen başarılı bir girişimci kadınlarımızdan kendisi. Çocuklarına yemek yedirme konusunda sorun yaşayan annelere, farklı hediye arayışında olan kişilere, kendini özel hissetmek isteyenlere ama özellikle de her pazartesi diyete başlayan gruptaki kişilere; mesajlı porselen tabaklar çizerek yani onları konuşturarak Aralık 2014’den beri bizlere Mojabuka markası ile ulaşıyor. Tek tek kendi elleriyle çizimler yapan Kübra Yuvacı ile ben tanıştığıma çok memnum oldum ve sizleri de tanıştırmak istedim.


26 Mayıs 2015 Salı

Elif İnci röportajımdan notlarım....

Bu ay röportaj için evinin kapısını bizlere açan isim Elif İnci oldu. Elif Hanım ile Selvi Boylum Al Yazmalım ile başlayan oyunculuk hikayesinden, babasız bir kız olarak büyümenin kendine kattıklarına, annesini kaybettikten sonra yaşadığı bunalıma, tedavisiz hamile kalamayacağını söyleyen doktorunun aksine 38 yaşında oğlu Ateş’i sürpriz bir şekilde kucağına almasına kadar birçok şeyi konuştuk… Röportajımızı Anne Bebek Dergisi’nin Haziran Sayısı’nda okuyacaksınız ama öncesinde ise her zamanki gibi röportaj notlarımı paylaşmak isterim…

Çayımızı hazırlamış, yanına kuru pastalarımızı koymuş bizi bekliyordu. Haliyle misafirperver biri olduğunu söyleyebilirim…

Evinde iki kedisi var. Onlarla birlikte yaşıyor, hayvanları çok seviyor ama benim gibi hayvanlara dokunamayan, yaklaşamayan biri için bu durum kapıdan içeri girdiğimde yüzümün şeklinin değişmesine sebep oldu, yalan yok.

Elif Hanım’ın oğlu Ateş ki kendisi dört yaşında yakışıklı bir afacan, beni “Ama bir şey yapmaz ki” diyerek rahatlatmaya çalıştı sohbet boyunca. Röportaj ve fotoğraf çekimlerimiz sırasında çok ama çok iyi anlaştığımız Ateş, “Bir daha ne zaman geleceksiniz?” diyerek uğurladı bizi, sevgi dolu öpücükleriyle.

Elif Hanım, olduğu gibi biri, farklı görünmeye çalışmayan, net bir kadın, öğretici bir anne, disiplinli bir kişilik.


















"İyi bir anne olmaya çalışıyorum, çünkü iyi bir insan yetiştirmeye çalışıyorum.” diyor, bunu da erkek annesi olarak değil, insan olarak yapıyorum diyerek de ekliyor.

Güçlü bir kadın olduğunu söylerken sesinin tonu, yüzündeki ciddilik, gözlerindeki bakış cümlesini tamamlar nitelikte oldu. Annem gibi güçlü bir kadınım diyor gururla bir de…

Sevginin her şey demek olduğuna, emek vermenin önemli olduğuna ve bir şeyi çok istersen onun olacağına inanan Elif Hanım’a demli çay kıvamındaki sohbeti için  tekrar teşekkür ediyorum…

Fotoğraflarımızı Kuzguncuk sokaklarında çektik, o sırada bir de Ayça İnci ile karşılaştık. Kendisinin "İnci’den ev yemekleri ve meze" dükkanı var. Kısa bir sohbet de kendisiyle gerçekleştirdik. Bir sonraki postumda onu paylaşacağım sizlerle.

Fotoğraf: Event’s Hill Photography

21 Mayıs 2015 Perşembe

Yolculuklarda nasıl rahat edebilirsiniz? *Anne Bebek Dergisi 173/Mayıs Sayısı

Bu yaza kadar hep iki kişi çıktınız yolculuklarınıza ya da hep kısa kısa yolcuklar yaptınız. Şimdi ailece uzun bir yolculuk sizi bekliyor. Sakin olun, bebeğinizle/çocuğunuzla geçireceğiniz en güzel gezinizin başlamasına artık günler kaldı. Muhteşem bir yaz tatili sizi bekliyor. Önerilerimize kulak verin. Bir de yolculuğunuz sırasında akıllı telefonlarınızın video bölümlerini mutlaka kullanın ve yolculuğunuzu ölümsüzleştirin.




14 Mayıs 2015 Perşembe

Geleneksel cinsiyet tahmin yöntemlerimiz *Anne Bebek Dergisi 173/Mayıs Sayısı



Şimdiki dönem anneleri çok ama çok şanslı. Bebeklerinin cinsiyetlerini öğrenmekle kalmayıp bir de ultrason fotoğraflarını üç boyutlu olarak görebiliyorlar. Peki çok eskilerden annelerimiz hatta onların anneleri kız mı erkek mi olacak sorularına nasıl cevap bulmaya çalışarak meraklarını gidermiş dersiniz? Biraz nostalji yapmaya ne dersiniz?

Bebeğinizin cinsiyetini öğrenmek için doktora gideceğiniz hafta öncesinde eskiden kullanılan cinsiyet belirleme tahmin yöntemlerinden birini denesenize. Bakalım doğruyu tutturabilecek misiniz?

Eskiden her şey çok zormuş eve ama bir merak duygusu ile son ana kadar hamilelik heyecanlarını yaşarlarmış. Şimdi her şeyi öğreniyor olmak sizce iyi mi yoksa kötü mü? Kararsız mı kaldınız bizim gibi.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...