Sabahın beşinde altısında kalkıp,
tarlaya gitmekten, bir şey ekip
biçmekten hiç usanmayan, evinin
yemeğini yapan, hayvanlarıyla
uğraşan birçok kadın var
günümüzde hala…
Yüzündeki çizgiler, bakışlarındaki yorgun ifade, yılların yaşanmışlığını anlatıyordu aslında...
Doksana merdiven dayamış, köyün en tepesinde ve en başında, diğer evlerden biraz daha uzak bir yerde evi.
Onu her gördüğümde içimden (uzun yıllardır tek yaşadığından dolayı) “Acaba burada korkmuyor mu? Nasıl yaşıyor?” diye içimden geçiriyorum. Kendisine sorduğumda ise gayet kendinden emin bir ifadeyle “hayır” cevabını alıyor, daha bir şaşırıyorum… Geçen akşamların birinde birkaç ev öteden elimde el fenerim olmasına karşın evime gelirken korkmuştum ben. Gereksiz ve yersiz bir korkuydu bu biliyorum. Şimdi düşününce korkumun yersizliği daha da artıyor. İstanbul’da ya da büyük şehirlerde, her an her şey olabilme ihtimaliyle yaşıyorken, bu kadar güvenli bir yerde birkaç günümü geçiriyorken, kızdım aslında kendime korktuğum için…
1930'lu yıllardan kalma Kömürlü Ütü...
Yaklaşık 73 yıllık mazisi var ütünün. Antika değerinde yani. Kömürle çalışan ve de ağır olan bir ütü. Zamanında nasıl kullanılmış, ne derece buruşuk giysileri düzleştirebilmiş bilmiyorum ama bununla ütü yapmak hiçte çekilir bir şey değilmiş, ütüyü elime alınca daha bir anladım…
Közde çay keyfi...
Çayla aram olmasada uyum sağlamak adına bir bardak ben de içeyim dedim ama bir bardak diye elime başladığım çay üç bardağa kadar uzadı.
Çayla aram olmasada uyum sağlamak adına bir bardak ben de içeyim dedim ama bir bardak diye elime başladığım çay üç bardağa kadar uzadı.
Temiz hava, taze sebze ve meyve, milyonlarca yıldızdan oluşan bir gökyüzü, yağmurdan sonra kokan toprağın kokusunda geçirdiğim birkaç günümde kendime çok şey kattım…
Küçük bir notum da var sizlere, kiminiz biliyordur ama ben yine de paylaşmak istedim…
Ayların köy dilindeki anlamları
Ocak – Zemperi (Aşırı soğuklardan dolayı verilen bir isimmiş.)
Şubat – Gücuk (Şubat ayı, daha az çektiğin küçük yani gucuk ismi verilmiş.)
Mart – İsmi değişmemiş.
Nisan – Döl (Hayvanlar bu ayda doğum yaptığından bu isim verilmiş.)
Mayıs – İsmi değişmemiş.
Haziran – Kiraz (Bol kirazlar olduğundan bu isim verilmiş.)
Temmuz -- Ot (Otların biçildiği zaman olduğundan bu isim verilmiş.)
Ağustos – İsmi değişmemiş.
Eylül – Avare ay (İşlerin bitmesinden bu isim verilmiş.)
Ekim – Cihat (Buğdayın ekim zamanı olduğundan bu isim verilmiş.)
Kasım – Koç (Davarlar koçlara katıldığından bu isim verilmiş.)
Aralık – Kara Aş (Kar çok yağdığından bu isim verilmiş.)
Bıldır: Geçmiş yıl
Bıldır: Geçmiş yıl
valla yavrum gayet güzel anlatmışsın tebrik ederim seni
YanıtlaSilTeşekkür ederim kuzen :)
YanıtlaSilSeni gönülden kutluyorum canım, bu konuyu kaleme aldığın için. Dediğin gibi kadın olmak zor, ama köy kadını olmak dahada zor. Çocuk yaşta gelin olup hayatları boyunca çile çekmişler, onların hayatlarını dinlediğimde ne kadar şanslı olduğumuzu düşünüyorum. Ne yokluklar ne zorluklar la uğraşmışlar ama gözlerindeki o ışıltı hiç kaybolmuyor onlar bizim kadınlarımız bizim analarımız. Yazılarının devamını bekliyorum yüreğine, emeğine, kalemine :) sağlık öpüyorum seni... ZEHRA YILDIZ
YanıtlaSiltebriklerimi sunuyorumm şekerimmm.annande süper çıkmış yada süper çekmişsin:))
YanıtlaSilya walla ğüsell sen bide köyü benm ağzımdan dinleee şekerim :D
YanıtlaSilTeşekkür ederim Zehra'cığım...
YanıtlaSilSanırım ikisi de Derya :)
Evet Dilek, sen anlaaaat ben de yazayım :)
ohh içim gitti walla bidaha kine beni de al olur mu ? hem ben çay sevenlerdenim :)
YanıtlaSilkömürlü ütü'yü bende biliyorum, sonradan birde onun kömürsüz olanını ama hemen hemen aynı ağırlıkta olanının elektriklisi vardı ama şimdikilere göre çok daha güzel ütülüyodu..
Alırım canım benim, çayın tadına varırız :) :))
YanıtlaSilAaa senin yaşın tutmazki ama ya :) çok ağır ondan bir kere üstünden geçmen yetiyordur diye düşünüyorum :)
eskiden meşede çay içmek daha zewkliydi çay içmiodunki kozalak içiodun
YanıtlaSilköy şimdimi zor hayır eskiden daha zordu şimdi herkesin çamaşırı makina yıkıo benim babanem bulaşık ve çamaşır makinasına küçük gelin der :D eskiden selpaarında sırayla yıkanırdı
köyde sumu wardı ğene selpaarından güyümlerle bakraçlarla su taşınırdı bide orda dönen dedikodular wardı ordan kız bile kaçırmışlar düşün eskiden köy gerçekten köydü ve yaşam gerçekten zorduuu eskiden köyde erkenden kalkılır önce danalar kuzular (körpe) çobana sonrada inekler koyunlar (mal ) çobana verilirdi (köy dili ile malı kattım geldim) sabah 9 da evdeki işler biter azıklar alınır tırpan oraklar alınır tarlaların yolu tutulurdu akşam 4 5 gibi dönülüer önce körpe sonra mal meydandan alınırdı sonra 7 de süt sağma iişemi süredi sonra herkes evine 9da yatılırdı eskiden köyde yaşam vardı insanlar vardı şimdi sadece yaşıyolar köyde
he birde yağmur sonra bi koku bi tek o değişmedi köyde :D
YanıtlaSilVaaaayyy ne güzel yazmışsın öyle daha doğrusu eski ve yeni ile güzel bir ağlantı kurmuşsun....
YanıtlaSilKüçük gelin olayı he, doğru bir kelime olmuş :)
Evet dediğin gibi şimdi insanlar sadece havasından ve de kokusundan dolayı sadece yaşıyor orada...
Dediklerini yapan az insan olsada şimdilerde hala bunu devam ettiren kadınlarımız var.
Evet şimdilerde biraz daha kolay işlevsellik açısından ama o zamanların masumiyetini de yadsımamak gerek diye düşünüyorum...
Teşekkürler :)
Aslıhancım kömürlü olanına evet yaşım tutmaz ama biliyorum bizimkilerde anlatırdı :) elektrikli olanı bizde yoktu ama kullandım :)
YanıtlaSildilek hanıma da katılyıorum bizimkilerde bulaşık makinasına ayşe kızım falan derler :))
Hımmm, ben bilmiyordum ne yalan söyleyeyim.
YanıtlaSilElektrikli olan nasıldı ki o da ağırmıydı?
Makine espirisini de sevdim :)Bizimkiler sizinkiler yok bak hepimiz biriz işte :))