Röportaj başlayana kadar gram tedirginliğim yoktu. Son
derece keyifli, kahkaha dolu, hoş sohbetli bir röportaj olacağını biliyordum
ama işler hiç de öyle gitmedi, tam terside olmadı. Neler mi oldu, buyurun
okuyunuz efendim…
Metin Zakoğlu dediğimde aklıma ilk gelen “Bir Delinin Hatıra Defteri” oyunu olmuştu hep taki Enver Aysever’in Aykırı Sorular programına katılana kadar. Çünkü o kadar güzel işler anlattıki ben de hemen tanışmalı, sohbet etmeli ve sonrasında da neler yaptığını sizlerle paylaşmalıyım diye geçirdiğim an aklımdan program bitiminde sosyal medyadan kendisi ile iletişime geçerek röportaj vaktimizi ayarlamaya çalıştım. Bu dediğim olay Ağustos ayında oldu ve biz Eylül ayının son haftası Moda Saklı Köşk’de buluşarak -ki buraya gelmenizi, bu saklı bahçeyi görmenizi tavsiye ederim- röportajımızı gerçekleştirdik… (Bir sonraki postumda burayı da size anlatacağım.)
İçeri hızlıca giren Metin Bey ile sohbete başlarken ilk beş-on dakikayı atışarak geçirdik. Tatlı tatlı atışmaların ardından güzel giden röportaj esnasında değişen tavırları ile beni bir hayli zorladı diyebilirim. Ciddi ciddi konuşurken bir anda o moddan çıkması ya da tam tersi normal konuşurken birden ciddi bir tavra bürünmesi, sohbet sırasında gözüne bir şey takıldığında cümlesini yarıda kesip ona geçmesi ve sonra kaldığı yerden devam etmesi, hep iş hep iş, baksana ne kadar keyifli bir mekan diyerek röportajımıza ara vermemi istemesi, röportaj sırasında olan durumlardan bazıları olsada ben bu renkli kişiliği tanıdığım için son derece memnun olduğumu söyleyebilirim.
İçeri hızlıca girdi demiştim ya he işte girer girmez burada çok güzel tiyatro oynanır diyerek, “Sırtımı duvara dayar oyunumu her yerde oynarım.” cümlesini de doğrularcasına hemen kafasında sahne düzenini kurguladı. Metin Bey, oyunlarını uzun bir süre evde oynayarak “Ev Tiyatrosu” kavramını çıkaran biri olarak, otuz kişi kapasiteli Ev Tiyatrosu’nda kapalı gişe oyun sergilemiş. Bunun dışında hala da devam ettiği yetenekli, istekli gençlere eğitimler verdiğini, fiziksel engelli olan arkadaşlarımızın evlerini ziyaret ederek onlara özel gösteriler sunduğunu, şimdilerde ise İstanbul ve Bodrum arasında gidip gelerek oyunlarını sergilediğini büyük bir keyifle anlattı bana.
Sahneyi nefes alma alanı olarak yorumlayan Zakoğlu, deneyimlerini, kendi deyimi ile hap bilgi niteliğindeki yeni ve ilk kitabı “Bana Bir Yalan Söyle”de anlatıyor. Kitabın dilinin yalın ve çok net olduğunu “basit bir dil olmuş” cümlesini tercih ederek kullandığımdan dolayı ve sonrasında aslında ne demek istediğini anlamış olsada röportajımız sırasında önüme birkaç kez sunuldu “basit” kelimesi. Artık aramızda bir espirisi olduğundan ikimizde gülerek tepki verdik ve keyifle devam ettik…
Röportajımda da okuyacaksınız ama birkaç not düşmek isterim buraya. Zakoğlu, ev tiyatrosu yaparak beş yıl evinde kapalı gişe oyun sergilemiş. İstanbul ve Bodrum’dan, Cafe Theatre’dan seyircisi ile buluşmaya devam ediyor...
Röportajımı Anne Bebek Dergisi’nin Ekim Sayısı’nda okuyabilirsiniz...
Fotoğraf: Event's Hill Photography
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder