Bazı
otomobil modelleri markalarının önüne geçer. Fiesta’da benim için öyle
olanlardan. Hiçbir zaman Ford Fiesta dediğimi hatırlamıyorum çünkü. Bir de
Fiesta’lara her zaman Elektirik Kırmızı rengini çok yakıştırmışımdır. Hani
beyaz rengine binince sıradan ama bu vişne çürüğüne çalan ve elektirik kırmızı
diye geçen rengine binince sıradanlıktan çıkan bir araca binmiş gibi
hissettiriyor insana kendini.
Sayfalar
***
Bu Blog'da: Ünlü isimlerle yapılan röportajlar ve hikayeleri, gidilen workshop'lar, izlenilen; film-tiyatro-konser notları ve hafta sonu önerileri yer almaktadır.
...
21 Aralık 2016 Çarşamba
11 Aralık 2016 Pazar
29 Kasım 2016 Salı
Tiyatro önerisi: Hisse-i Şayia
Nasıl güzel bir oyun izledim geçen hafta anlatamam size. Uzun zamandır seyrettiğim en başarılı oyunlardan biriydi Hisse-i Şayia. Neden mi? Konusundan önce oyuncularını söyleyeyim de size neden böyle dediğimi anlayacaksınız. Zihni Göktay, Hikmet Körmükçü, Selma Kutluğ, Sezai Aydın ve bu ustalara eşlik eden Zeynep Göktay Dilbaz, Uğur Dilbaz, Aybar Taştkin, Yağmur Damcıoğlu Namak… Yani buram buram gerçek oyunculuk…
Hisse-i Şayia bir evlilik komedisi. Bilmeyenleriniz için de hemen söyleyeyim; hisse-i şayia paylaşılamayan mal anlamına geliyor.
Yıllar önce ayrılmış bir çiftin arasında kalan bir kızın hikayesini anlatıyor oyun. 100 yıllık bir oyun olur kendileri ama gelin görün ki bazı durumlar hiç değişmez ya hani, işte bu oyun da 200 yıllık olsa bile yine taze olacak, yine gidip izlenilecek, gülünecek, dersler alınacak türden.
Herkes oyunu izlemeli ama özellikle de ayrı yaşayan çocuklu anne ve babalar bence mutlaka bu oyunu görmeli. Çünkü bazen anne baba arasında geçen, boşanmış olma durumundan kaynaklanan eski eş hikayesi çocukları her dönemde etkileyebiliyor evlilik çağına gelmiş olsa bile. Hatta o dönemde çok daha fazla arada kalmalarına sebep olabiliyor. Bir evlilik komedisi dedik oyun için evet ama içinden çıkarılacak, pay alınacak birden çok şey var hikayede. Mesela:
* Çocuklarınız arada kalınca mutsuz oluyor, bunu da size fark ettirmiyor. Bu hoşunuza mı gidiyor?
* Neden annen şöyle bir kadın ya da baban şöyle bir adam cümleleri kurmaktan vazgeçmiyorsunuz?
* Siz eşinizden ayrıldınız diye, sevmiyorsunuz diye o da mı ters davranmalı?
* Peki ya siz? Yıllar önce verdiğiniz ayrılma kararınızı sorguladınız mı hiç?
* Bu ayrılma her ikiniz içinde gerçekten en doğrusu muydu?
* Ya ikinizde inat etmişseniz?
* Ya ikinizde inadınızdan ötürü çocuğunuzu hep tercihlerinde arada bırakmışsanız?
Çok daha fazla sorularla karşılaşacağınız oyundan çıkınca kendinize vereceğiniz cevaplarla belki de hayatınızda yeni bir döneme bile başlıyor olacaksınız.
Aralık ayı içerisinde oyunu Şehir Tiyatroları Sahneleri’nde izleyebilirsiniz.
İyi seyirler.
28 Kasım 2016 Pazartesi
Tuba Ünsal Röportajım *Anne Bebek Dergisi 191/Kasım Sayısı
“Anne olmayı nasıl
tanımlıyorsunuz?” dediğimde “vicdan” cevabını aldığım Tuba Ünsal ile koşturmalı
dünyasının içerisinde çocuklarıyla birlikte neler yaptıklarını, Prima’nın yeni Aktif Bebek bezi için “bir varmış, bir yokmuş” ile
başlayan masallar isimli projesini ve nasıl bu kadar fit olduğunu konuştuk.



24 Kasım 2016 Perşembe
Özgün Röportajım *Anne Bebek Dergisi 191/Kasım Sayısı
İnsan bilmediği bir şeyden
korkar diyor Özgün, biz de ilk duyduğumuzda tabi ki çok şaşırmıştık ama bu
süreç öyle uzun sürmedi. “Doğumdan sonraki ilk hafta küçük bir endişeye
kapılsak da hemen oğlumuzu sevgiyle büyütmeye odaklandık.” diye de ekliyor… Bu
aralar mikrofonu sadece şarkı söylemek için değil, Down Sendromu aileleri ile
bir araya gelmek ve hatta onların harika çocukları ile şarkı söylemek için
elinde tutuyor Ediz’in babası, Nida’nın eşi Özgün. Biz de kendisine ebebek’in
düzenlediği Bebekoloji Konferans’ında birebir temas ettiği ailelerdeki
gözlemlerini ve baba oğul neler yaptıklarını konuştuk.

21 Kasım 2016 Pazartesi
Özgür Bolat Röportajım *Anne Bebek Dergisi 191/Kasım Sayısı
Eğitim Bilimci, Akademisyen ve Yazar Dr. Özgür Bolat; annelerin kafasını karıştıran, çocuk eğitiminde doğru bildiğimiz yanlışları ele alan bir kitap çıkardı ve “Beni Ödülle Cezalandırma”yı mutlu ve başarılı çocuk yetiştirmek isteyenler için bir rehber niteliğinde hazırladı. Hayatımızın her alanında karşılaştığımız ödül ve ceza kelimelerinin altında yatan anlamları ve neden böyle bir kitap yazma gereği duyduğunu, gözlemlerini kendisi ile konuştuk.

17 Kasım 2016 Perşembe
Tiyatro önerisi: Fosforlu
Uzun zamandır ara verdiğim tiyatro sezonunu geçen hafta Mall
of İstanbul’un Moi Sahnesi’nde Tiyatro Kare’nin oyunu Fosforlu ile açtım. Oyun, adından anlaşıldığı gibi şu meşhur Cevriye’nin yani Fosforlu
Cevriye’nin hikayesini anlatıyor…
Günlerden birgün, Fosforlu sürgün yediği ve hiç yok yere yattığı hapishaneden kaçar ve özlemini çektiği İstanbul’a gelir. Mekanları olan Galata’da dostları ile karşılaşır. Aslında onlardan da önce öyle biri ile denk gelir ki işte bütün oyun ondan sonra başlar…
Galata’da soğuktan donacağını düşündüğü vakit, bir el uzanır Cevriye’ye. Ona evini açar, sırrını paylaşır. Bizim Fosforlu’da tuttuğu o eli hiç bırakmak istemez. Neden mi? Aşık olmuştur da o yüzden. Hiç ummadığı bir anda aşık olan Fosforlu aşkı için sizce neler yapmıştır? Neleri göze almıştır? Peki ya siz aşık olduğunuzda neleri göze alır, nelerden vazgeçersiniz? Sizi bilmem ama Cevriye çok büyük bir fedakarlıkda bulundu ve… Ne mi yaptı? İşte o oyunun gizeminde saklı.
Üç saat süren müzikalde Ayça Varlıer söylediği şarkılarla vay be dedirtiyor. Dile kolay 14 şarkı söylüyor oyun sırasında arkadaşları ile birlikte. Yalnız şu müzikallerde oyuncuların sesini müzikler bastırmasa çok daha mutlu izleyeceğim oyunları. İki sesin çok yüksek olması, birbirinin üstüne çıkmaya çalışan, kavga eden iki insan gürültüsü gibi oluyor, yani hiçbir şey anlamıyor oluyorsunuz ne sözlerden ne de müzikten. Beni tek rahatsız eden buydu oyunda. Onun dışında oyun keyifliydi, tekrar tekrar izlenebilecek bir oyun değil belki ama bir kere gidilip izleneceklerden.
Bir de Türkan Şoray’ın oynadığı Fosforlu Cevriye’yi aklınızda hayal edip giderseniz oyundan mutsuz çıkabilirsiniz. Yepyeni, hiç duymadığınız bir oyun için giderseniz oyun sonunda alkışlarınız daha gerçek olur.
18 Kasım Grand Pera Emek Sahnesi, 22 Kasım, Bahçeşhir Koleji, 23 Kasım Caddebostan Kültür Merkezi, 4 Aralık Profilo KM, 9 Aralık KKM Gazanfer Özcan Sahnesi, 18 Aralık Kenter Tiyatrosu, 24 Aralık Ankara Şinasi Sahnesi
İyi seyirler.
Günlerden birgün, Fosforlu sürgün yediği ve hiç yok yere yattığı hapishaneden kaçar ve özlemini çektiği İstanbul’a gelir. Mekanları olan Galata’da dostları ile karşılaşır. Aslında onlardan da önce öyle biri ile denk gelir ki işte bütün oyun ondan sonra başlar…
Galata’da soğuktan donacağını düşündüğü vakit, bir el uzanır Cevriye’ye. Ona evini açar, sırrını paylaşır. Bizim Fosforlu’da tuttuğu o eli hiç bırakmak istemez. Neden mi? Aşık olmuştur da o yüzden. Hiç ummadığı bir anda aşık olan Fosforlu aşkı için sizce neler yapmıştır? Neleri göze almıştır? Peki ya siz aşık olduğunuzda neleri göze alır, nelerden vazgeçersiniz? Sizi bilmem ama Cevriye çok büyük bir fedakarlıkda bulundu ve… Ne mi yaptı? İşte o oyunun gizeminde saklı.
Üç saat süren müzikalde Ayça Varlıer söylediği şarkılarla vay be dedirtiyor. Dile kolay 14 şarkı söylüyor oyun sırasında arkadaşları ile birlikte. Yalnız şu müzikallerde oyuncuların sesini müzikler bastırmasa çok daha mutlu izleyeceğim oyunları. İki sesin çok yüksek olması, birbirinin üstüne çıkmaya çalışan, kavga eden iki insan gürültüsü gibi oluyor, yani hiçbir şey anlamıyor oluyorsunuz ne sözlerden ne de müzikten. Beni tek rahatsız eden buydu oyunda. Onun dışında oyun keyifliydi, tekrar tekrar izlenebilecek bir oyun değil belki ama bir kere gidilip izleneceklerden.
Bir de Türkan Şoray’ın oynadığı Fosforlu Cevriye’yi aklınızda hayal edip giderseniz oyundan mutsuz çıkabilirsiniz. Yepyeni, hiç duymadığınız bir oyun için giderseniz oyun sonunda alkışlarınız daha gerçek olur.
18 Kasım Grand Pera Emek Sahnesi, 22 Kasım, Bahçeşhir Koleji, 23 Kasım Caddebostan Kültür Merkezi, 4 Aralık Profilo KM, 9 Aralık KKM Gazanfer Özcan Sahnesi, 18 Aralık Kenter Tiyatrosu, 24 Aralık Ankara Şinasi Sahnesi
İyi seyirler.
11 Kasım 2016 Cuma
Ailelere öneriler *Anne Bebek Dergisi 191/Kasım Sayısı
Kışın
en şiddetli zamanlarının start verdiği kasım ayı itibariyle evlere kapanıp, can
sıkıntılarımızın da arttığı günler başlamış bulunmakta. Hele bir de küçük bir
çocuğunuz varsa aman hasta olmasın, üşütmesin diye evde oturduğumuz günlerin
sayısı bir hayli artmışken kendinize ve çocuğunuza bir mola vermeye ne
dersiniz? Bu aralar evde fazla durmadınız mı? “Evet.” mi dediniz? O zaman haydi
sizlerle bir gün organize edelim…
7 Kasım 2016 Pazartesi
Nissan Qashqai Deneyimim *Anne Bebek Dergisi 191/Kasım Sayısı
Bu ay da Nissan’ın en
sevdiğim iki modelinden biri olan Qashqai ile yollara düştüm ve dört gün
boyunca rahat bir sürüş keyfi gerçekleştirdim. Aslına bakarsanız büyük
otomobiller bana genelde kullanımı hep bi zor gözükmüştür ama son zamanlarda
üstüste büyük araç kullanıyor olmam bu
düşüncemi tamamen değiştirdi ve “Çok daha fazla rahatmış kullanımı” cümlesini
kurdurttu. Aradığınız bir aile arabası
olunca bu cümleyi kurmak son derece önemli oluyor, çünkü sizin kadar
miniklerinizin de arabanın içinde rahat ediyor olması lazım. Bu durumda da arka
koltuğun ön koltukla mesafe genişliğinin önemi bir kat daha artıyor, çünkü oto
koltuğunu ya da koltuklarını koyuyor olacaksınız arkaya. Bir de cam tavan
olması yine çocuklu aileler için önemli güzel özelliklerinden, çünkü aracın içine
ferahlık verdiğinden yani genişlettiğinden çocuğunuzun dışarıyı çok daha fazla rahat
izleyebileceği bir ortam sunuyor. Sağına soluna bakarken gökyüzüne de istediği
gibi bakabiliyor. Anlayacağınız “rahat” kelimesini bol bol kullanabileceğiniz benzinli ve dizel motor seçenekleri ile sunulan yeni nesil Qashqai’nin hangi
şanzıman seçeneğini tercih ederseniz edin beklentilerinizin ötesine geçiyor
olacaksınız. Bir de unutmadan, bagaj da bizler için önemli öyle değil mi? Tüm
yedekleri istediğiniz gibi yanınıza alabilirsiniz, bagajı da gayet geniş.
2 Kasım 2016 Çarşamba
25 Ekim 2016 Salı
Güneş Aksüs Röportajım *Anne Bebek Dergisi 190/Ekim Sayısı
Dergimizde de görüşleriyle aralıklarla yer alan
Diyetisyen Güneş Aksüs’ün üçüncü kitabı raflardaki yerini aldı. “Çocuğum Ne
Yesin?” sorusuna hem anne olarak hem de diyetisyen olarak cevaplar verirken,
aslında beslenmenin anne karnından itibaren önemli olduğunun da altını çiziyor
sevgili Güneş.
22 Ekim 2016 Cumartesi
Citroën C4 Cactus Deneyimim *Anne Bebek Dergisi 190/Ekim Sayısı
Aslına
bakarsanız bu otomobil, yolda gördüğümde benim için kaba görünüme sahip bir
araçtı kesinlikle. (Dili geçmiş zamanda kuruyorum cümlemi çünkü artık hakkında
böyle bir ön yargım yok kendisinin.) Bi o kadar da erkeksi gelmişti üstelik
gözüme. Otomobilin cinsiyeti olur mu demeyin, bazı araçlar bayanlara çok daha
fazla yakışabiliyor. Mesela Citroen C4 Cactus’ün siyah ya da beyaz rengini
erkekler kullansın ama mavi ve sarı renkli olanı kadınlar için üretilmiş bence.
Buram buram kadın kokuyor. İşte bu yüzden de gönlümü fetheden bir araç oldu
kendisi. Yolda kendine baktıran bu
aracın panoramik cam tavana sahip olması da içinin genişliğini bir kat daha
büyüterek “rahat” kelimesinin hakkını veriyor.
19 Ekim 2016 Çarşamba
Bir pazar önerisi: Otağtepe
Şu filmlerde gördüğümüz manzarasına doyamadığımız güzel İstanbul tepelerinden birini keşfettim hafta sonu. Adı; Otağtepe. Köprüyü geçtikten sonra Anadolu Hisarı tabelasını takip edip sola döndükten sonra tekrardan ilk sağa girip, Otağtepe tabelasını takip edince kendinizi Otağtepe ve Restoran’ın önünde buluyorsunuz. Aracınızı buraya bırakıp bir kahve içmek ve de dinlenmek için oturabilirsiniz. Açık büfe kahvaltısı da yapabilirsiniz, akşam yemeği de yiyebilirsiniz ama biz ara bir saat gittiğimizden kahve içtik kırk yıl hatrı kalsın diye.
Ardından da restoranın biraz ilerisinde kalan -ki yürüme
mesafesindeki- parkın içine girdik ve ilerledikçe neden buraya daha önce
gelmedik ki dedik. Nasıl güzel bir İstanbul manzarası var anlatamam, Çamlıca Tepesi
gibi düşünebilirsiniz ama köprüye çok yakın olmanız ayrı bir hava katıyor.
Parkta bol bol fotoğraf çekilme isteğinizden dolayı eminim
zamanın nasıl geçtiğini anlamıyor olacaksınız. Sağınız solunuz, önünüz arkanız
hep bir İstanbul manzarası çünkü.
Bu arada eğer restoranda oturmayacaksanız ve aracınızı oraya park etmeyecekseniz de yine parkın ücretli otoparkı var, bilginize.
Artık yemek vakti geldi dediğinizde de size, bir başka köşeyi ama yine aynı harika manzaradan oluşan bir yeri önerebilirim. Yine burası da aynı noktada yani yürüme mesafesinde Otağtepe’ye. Son durağınız olan ve karnınızı lezzetli yemekleri ile doyurabileceğiniz Güzelce Hisar Restoran’da günü bitirebilir, hoş sohbetinize eşlik eden İstanbul manzarasıyla cümlelerinizi kurabilirsiniz.
Bu arada eğer restoranda oturmayacaksanız ve aracınızı oraya park etmeyecekseniz de yine parkın ücretli otoparkı var, bilginize.
Artık yemek vakti geldi dediğinizde de size, bir başka köşeyi ama yine aynı harika manzaradan oluşan bir yeri önerebilirim. Yine burası da aynı noktada yani yürüme mesafesinde Otağtepe’ye. Son durağınız olan ve karnınızı lezzetli yemekleri ile doyurabileceğiniz Güzelce Hisar Restoran’da günü bitirebilir, hoş sohbetinize eşlik eden İstanbul manzarasıyla cümlelerinizi kurabilirsiniz.
7 Ekim 2016 Cuma
Bir gezi önerisi: Şile Saklıgöl
Saklıgöl’e gitmeye karar verdiğimde internetten kısa bir araştırma yaptım. Nedir, ne değildir, ne yenir ya da yenir mi diye sevgili Google’a sordum. Pek iç açıcı yorumlarla karşılaşmasam da gölü görmeye değer düşüncesi ile bir cumartesi kendimi Şile’nin Saklıgöl’ünün etrafında yürürken buldum.
Gölün
etrafı gayet keyifli, gölde hiçbir sıkıntı yok. Spor kıyafetlerimi giyeyim,
temiz hava bol gıda mottosu için gayet uygun bir ortam. Doğa insana arada her
zaman iyi gelmiştir, burası da öyle. Nefes almak için uğranılacak bir yer. Benim
en çok sevdiğim yanı bisiklet kiralama imkanının da olması. Şehir de malum
kullanmak çok zor. Saatini 10 TL’den kiralayabilirsiniz. Otoparkı alanı da
geniş, aracınızı da bu ücretsiz alana rahatlıkla park edebilirsiniz. 21 Km’lik
gölün etrafında yeme içme alanları da var ancak internette hem fiyatları hem de
lezzeti konusunda bolca şikayet okuduğumdan ben riski göze almadım ve evde
kahvaltımı yapıp gittim.
Tam otopark alanından parkın giriş merdivenlerinin
başında fiyat listesine bakarken hiçbir şekilde tanımadığım biri yanımızda
durdu ve “Sakın kahvaltı yapmayı düşünmeyin hem çok kötü hem de çok pahalı.”
diyerek öfkesini kusarken dört kişilik bir aile olarak 200 TL’yi hiçbir lezzeti
olmayan bir masaya verdiğinin de altını çizip yanımızdan ayrıldı. Ben de
etrafta dolanırken burda mangal yapılır mı acaba düşüncesi ile bir fiyat
sordum. 6 kişilik masa + mangal için 70 TL veriyorsunuz. Bunun içinde başka
hiçbir şey yok. Artık bu durumda yemek yeme konusunda siz kararınızı verin…
Sonuç olarak gölü görmeye ve bir bardak çay içmeye, iki tur da bisiklete
binmeye değer ama fazlası burası için fazla diyebilirim. Unutmadan bir de yol üzerinde köy ürünlerinin
satıldığı tezgahlar var; biber, ekmek, mısır, salatalık… Biz sıcacık köy
ekmeğinin kokusuna dayanamayıp aldık ve dönüş yolunda kendimize lezzetli bir
durak ararken o yediğimiz ekmeğin tadına da doyamadık.
1 Ekim 2016 Cumartesi
18 Eylül 2016 Pazar
İzmir sizi çağırıyor *Anne Bebek Dergisi 189/Eylül Sayısı
Ağustos
ayı içerisinde İzmir Turizm ve Tanıtma Vakfı (İZTAV) öncülüğünde
yürütülen “İzmir'e Doyamazsın” kampanyası için İzmir Büyükşehir
Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun daveti üzerine İzmir’e gittim. İzmir’de kentin turizmini hareketlendirmeye
yönelik birçok çalışma yaptıklarını belirten Kocaoğlu ile projenin detaylarını
Urla’da konuştuk. Ardından da Urla Bağbozumu Şenlikleri kapsamında pazarı
gezdik. Sonrasında ise kısa, hızlı ve keyifli bir gezi ile hafta sonu turuna
çıktık. Urla, Foça ve Selçuk notlarımın detaylarıyla sizleri başbaşa
bırakıyorum.
8 Eylül 2016 Perşembe
19 Ağustos 2016 Cuma
10 Ağustos 2016 Çarşamba
Anı defteri ve albümü oluşturmaya ne dersiniz? *Anne Bebek Dergisi 188/Ağustos Sayısı
Şimdi
her şey elimizin altında. Bunun en güzel örneği cep telefonlarımız. Kendisini
iletişim kurmaktan çok fotoğraf çekmeyle sınıyoruz son zamanlarda. Haydi bir
çekim yapalım diye diye bir hal olmuş durumdayız. Bir de bunun sosyal medya da
paylaşımı var tabi. Bir fotoğraf altına da iki tane süslü cümle işlem tamam.
Dijital bir ortamda anılarınızın arşivlenmesi güzel elbette ama bir de
albümlerde olsa fena olmaz mı? Yeni nesilde muhtemelen düğün albümleri vardır
ve bir de bunun yanına belki doğum fotoğraflarını ekleyebiliriz. Eee bir sürü
emek vererek çekildiğiniz diğer fotoğraflarınıza ne oldu? Oysa onu çekmek için
yemeğinizi soğuttunuz, arkadaşınızın sohbetini böldünüz, şekilden şekle
girdiniz. Yalan mı? Sonra da telefonunuzda yer yok diye teker teker silmeye
kalktınız. Bu durumda her şeyin dijitalleşmesi iyi mi kötü mü siz karar verin
derken, benim fikrim elbette ki elimde bir albüm olmasından yana. Bu yüzden de
aralıklarla fotoğraflarımı telefonumdan albümüme taşırım. Şimdi sizinle de
böyle bir şey yapalım mı? Hem içinde bulunduğunuz hamilelik dönemi tarifsiz
duyguları yaşadığınız ve paylaşılmaya değer birçok anıdan oluşuyorsa?
5 Ağustos 2016 Cuma
Anne Bebek Dergisi 188/Ağustos Sayısı
Bu
ayın şanslı ismi Bezaz ailesinin oğlu Emir Bezaz oldu. Yazın son demlerinin
yaşandığı ağustos ayında buram buram deniz kokusunu içine çekebileceğiniz bir
kapak ile sizlerle buluşmamızı sağlayan Pastel Baby Studio’ya, Emir bebeğin
anne ve babasına çok teşekkür ediyoruz. Siz de keyifli ve birbirinden farklı
konseptlerden oluşan bu stüdyoda fotoğraflar çektirmek isterseniz kendilerine
internet sitelerinden ya da sosyal medya hesaplarından ulaşabilirsiniz.
21 Temmuz 2016 Perşembe
İGrow Uygulaması *Anne Bebek Dergisi 187/Temmuz Sayısı
Hollanda Uygulamalı
Bilimsel Araştırma Kurumu tarafından geliştirilen ve şu an sadece Hollanda’da
kullanımda olan mobil uygulama iGrow, Sabri Ülker Vakfı tarafından
Türkçeleştirilerek ve içeriğinde uyarlamalar yapılarak Türkiye’ye getirildi. Ben
de hem uygulamanın kullanımı hem Sabri Ülker Vakfı, iGrow Türkiye’nin lansmanı
hem de Avrupa Obezite Zirvesi için Haziran ayı içerisinde İsveç’e gittim. Lansman
toplantısı, Sabri Ülker Vakfı Genel Müdürü Begüm Mutuş, Sabri Ülker Vakfı Bilim
Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tanju Besler, Hollanda Uygulamalı Bilimsel Araştırma
Kurumu Türkiye İş Geliştirme Müdürü Uzm. Dr. Sühendan Adıgüzel Van Zoelen’ın
katılımıyla düzenlendi. Konumuzla bağlantılı
olarak da Sabri Ülker Vakfı ailesiyle birlikte dünyanın en önemli sağlık ve
bilim organizasyonlarından biri olan Avrupa Obezite Zirvesi’ne de katıldık.
Kongre’de Obezitenin önlenmesi, tedavisi, cerrahi yaklaşımları
gibi pek çok konu gündemdeydi.
19 Temmuz 2016 Salı
Yolculukları kolay hale getiren uygulamalar *Anne Bebek Dergisi 187/Temmuz Sayısı
Cep
telefonlarımızla artık sadece konuşmuyoruz, o yeri geliyor bizim müzik
çalarımız, yeri geliyor fotoğraf makinemiz yeri geliyor alışveriş sepetimiz ve
yeri geliyor “Hey taksi” diye işaret ederek kaldırdığımız elimiz oluyor. Ben de
bu ay o elin yerini tutatn uygulamaları sayfalarımıza taşıdım. Sistem çok
basit, uygulamayı indiriyorsunuz, ardından lokasyonu seçiyorsunuz ve size ne
kadar uzaklıkta olduğunu görüyorsunuz, üstelik ortalama fiyat bilgisini de görebiliyorsunuz. Tek
tuşla yolculuk kolaylığı sağlayan bu sistemler benim de telefonumun favori
uygulamaları arasındalar.
14 Temmuz 2016 Perşembe
Citroën C4 Picasso Deneyimim *Anne Bebek Dergisi 187/Temmuz Sayısı
Bir otomobile sahip olmak kadınlar için elbise almak
kadar kolay bir iş aslında. Bakıyor, şekline aldanıyor ve ‘’Evet bu
otomobili beğendim.’’ değip alıyoruz, burada da kriterimiz ne motoru ne de
benzer teknik özellikleri oluyor. Sadece otomatik olması, konforlu olması,
istediğimiz renk olması bir de çok yakmayan araç olması bize yetiyor. İşte bu
yüzden bu otomobilin deneyiminde ben sizinle bunları paylaşıyorum. Yani kadın
gözüyle anlatıyorum. Siz de okuduklarınızdan sonra ‘’beğendim’’derseniz belki
diye de teknik özelliklerini eşinize göstermeniz açısından sayfama ekliyorum.

11 Temmuz 2016 Pazartesi
The Land Of LegendsTheme Park deneyimim *Anne Bebek Dergisi 187/Temmuz Sayısı
Rixos Hotels ve Dragone Productions’ın ortak
girişimi olan Rixos World Parks & Entertainment’ın hayat verdiği The Land
Of LegendsTheme Park, Belek Antalya’da kapılarını misafirlerine temmuz ayı
içerisinde açacak ama açmadan önce de bizleri haziran ayı içerisinde davet ettiler.
Dışarıdan bir şaşası olan otelin içerisine girdiğinizde sizi rengarenk bir
dünya karşılıyor. Kendinizi bir masal kahramanı gibi hissetmemeniz imkansız. Bu
yüzden de burası sadece çocuklar için mi acaba diye de düşünmeyin, gençler ve
kendini genç hisseden herkes için uygun bir otel. Sohbetimiz sırasında otel konusunda
herkesin ortak yakıştırması Disneyland’ın Türkiye’deki adresi şeklinde oldu. Siz
canlandırın artık gözünüzde… Rengarenk koridorlar, oturmaya kıyamayacağınız
köşeler, kendinizi her zamankinden daha da uzun ve güzel hissedeceğiniz
aynalar, tavandan sarkan balon ve şekerlemeler…
1 Temmuz 2016 Cuma
Anne Bebek Dergisi 187/Temmuz Sayısı
Bu ay kapağımıza bir yakışıklıyı taşıdık. Hemen sizleri de tanıştıralım, bu afacanın
adı Ali Güney Güneş. Kendisi Gaye Yön’e keyifli pozlar vererek bizim de
gönlümüzü fethetti ve dergimizin şanslı bebeklerinden olarak kapağımızda yer
aldı. Bir kez daha hem ailemize hem de sevgili fotoğrafçımıza çok teşekkür
ediyoruz bu güzel pozlar için. Siz de bebeğinizin böyle güzel karelerinin
albümünüzde yer almasını isterseniz Gaye Yön ile sosyal medya hesabından
iletişime geçebilirsiniz. Kim bilir belki de bir sonraki ay albümünüzden çıkar,
kapağımızda olursunuz.

27 Haziran 2016 Pazartesi
Ceyda Düvenci Röportajım *Anne Bebek Dergisi 186/Haziran Sayısı
Kendisiyle
tanışmaktan son derece mutlu olduğum bir isim olan Ceyda Düvenci ile anneleri
yüreklendiren, onlara yalnız değilsiniz dedirten, anlatmalarına ve
hafiflemelerine sebep olan Philips Avent’in Anneler Konuşuyor projesinin
detaylarını öğrenmek için bir araya geldik. Tabi sadece bu projeyi değil, kızı
ile neler yaptığını, Serebral Palsi süreçlerini, sosyal sorumluluk kelimesini
neden sevmediğini, neden kahraman değilim dediğini de konuştuk. Sohbetimizde
bize aynı zamanda Philips Türkiye
Personal Health Genel Müdürü Milena Elmasoğlu’da eşlik ederek, proje hakkında
neler planladıklarını anlattı.
15 Haziran 2016 Çarşamba
Yunanistan notlarım *Anne Bebek Dergisi 186/Haziran Sayısı
Celestyal Cruises filosunun yeni gözdesi Celestyal
Nefeli ile Mayıs ayı içerisinde Yunan Adaları’na gittim. Dört gece beş günlük
tur kapsamında Sakız, Atina, Siros, Nafplion ve Girit Adaları’nı gezdim. İlk
kez bir gemi yolculuğu gerçekleştirdiğimden nasıl olacağını merak ederek
katıldığım turun sonunda anladım ki gözünü her sabah başka bir yerde açıyor
olmak çok güzelmiş. Vizeyle uğraşmak istemiyorsanız, aklınızda Yunanistan’a
gitmek varsa notlarımı dikkatlice okuyun derim.
* Gemi’nin biniş ve inişleri İzmir, Kuş adası ve Çeşme’den oluyor.
* Geminin içerisi steril olması açısından soğuk oluyor. Bu yüzden yanınıza ince değil de kalın bir hırkanızı almanızı öneririm. Pijamalarınızı da uzun kollu almanızı tavsiye ederim.
* Gemi çok sallanmıyor, ben rahatlıkla uyuyabildim ama uyuyamayan arkadaşlarım da vardı. Bünyeniz hassassa gitme konusunda bir kez daha düşünebilirsiniz.
* Gemide yemekler açık büfe.
* Her gün odanıza bırakılan gün programı gazetesinden günlük akışı takip edebilirsiniz.
* Odanızın içerisinde her an bir anons duyabilirsiniz, bunları da takip ederseniz gemi içerisindeki tüm aktivitelerden haberdar olabilirsiniz.
* 1074 kruvaziyer yolcusunu ağırlama potansiyeline sahip gemi 400 kabinli. 12 executive suit, 31 junior suit var içerisinde.
* Celestyal Cruises Türkiye Temsilcisi Karavan Turizm’in rehberleri ile keyifli bir gezi sizleri bekliyor.
* www.celestyalcruises.com.tr adresinden daha detaylı bilgiye sahip olabilirsiniz.
* Bu gezi için ortalama …. Bütçe ayırmanız yeterli.
* Gemi de internetten biraz uzak kalabilirsiniz, çok iyi çekmese de wi-fi’sinden faydalanabilirsiniz ama bu ekstraya giriyor, bilginiz olsun.
* Gemi’nin biniş ve inişleri İzmir, Kuş adası ve Çeşme’den oluyor.
* Geminin içerisi steril olması açısından soğuk oluyor. Bu yüzden yanınıza ince değil de kalın bir hırkanızı almanızı öneririm. Pijamalarınızı da uzun kollu almanızı tavsiye ederim.
* Gemi çok sallanmıyor, ben rahatlıkla uyuyabildim ama uyuyamayan arkadaşlarım da vardı. Bünyeniz hassassa gitme konusunda bir kez daha düşünebilirsiniz.
* Gemide yemekler açık büfe.
* Her gün odanıza bırakılan gün programı gazetesinden günlük akışı takip edebilirsiniz.
* Odanızın içerisinde her an bir anons duyabilirsiniz, bunları da takip ederseniz gemi içerisindeki tüm aktivitelerden haberdar olabilirsiniz.
* 1074 kruvaziyer yolcusunu ağırlama potansiyeline sahip gemi 400 kabinli. 12 executive suit, 31 junior suit var içerisinde.
* Celestyal Cruises Türkiye Temsilcisi Karavan Turizm’in rehberleri ile keyifli bir gezi sizleri bekliyor.
* www.celestyalcruises.com.tr adresinden daha detaylı bilgiye sahip olabilirsiniz.
* Bu gezi için ortalama …. Bütçe ayırmanız yeterli.
* Gemi de internetten biraz uzak kalabilirsiniz, çok iyi çekmese de wi-fi’sinden faydalanabilirsiniz ama bu ekstraya giriyor, bilginiz olsun.
6 Haziran 2016 Pazartesi
1 Haziran 2016 Çarşamba
Pelin Karahan Röportajım *Anne Bebek Dergisi 185/Mayıs Sayısı
Pelin Karahan’ı bu aralar dizi dışında oğlu Ali Demir ile birlikte
gerçekleştirdiği reklam çekimiyle ekranlarda görüyoruz. Bebelac’la birlikte
keyifli bir çekimle bizlerle buluşan Pelin Hanım’la oğluyla bu ilk ekran
deneyimini, şu sıralar hayatının nasıl geçtiğini konuştuk. On yedi saat çektiği
sancı sonrasında tüm acılara değer dediği oğlunu normal doğumla kucağına alıp,
emzirme sürecinde de sorunsuz yol alan annelerimizden kendisi. Doğru adamı
bulduğunuzda o heyecanı kaybetmeden evlenilmeli ve elbette ki ardından da çocuk
yapılmalı diyen Pelin Karahan “Evliliği tamamlayan en güzel şey çocuk.” diyor.
22 Mayıs 2016 Pazar
Pelin Karahan röportaj notlarım
Güzel bir İstanbul sabahında buluştuk Pelin Karahan ile.
Aklımda merak ettiklerimin yanı sıra bir de acaba ekranlarda şirin şirin pozlar
veriyor, çok tatlı gözüküyor ama acaba röportaj ve çekimlerimiz sırasında da
öyle mi olacak yoksa bize “Off bitse de gitsek artık!” dedirten kıvamda mı
olacak düşüncesi ile “Merhaba” dedim. İlk merhaba son derece önemlidir dostlar
bilirsiniz. Bu hayatımızda karşılaştığımız tüm insanlar için geçerlidir. O
merhabanın yüze yansımasıyla ön yargılarımızı konuştururuz bazen haklı bazen de
haksız çıkarız. Neyseki ben bu konu da haklı çıktım. Enerji dolu haliyle
gelince o ses ve bir de “Ohh her şey yolunda gidecek Aslıhan sorun yok”un
sinyallerini de alınca başladık çekimlere. Bizim için özenle hazırlanıp gelmiş
olması hem bize hem de işine ne kadar saygı duyduğunun göstergesiydi. Ben
röportajlar sırasında ünlü isimlerimizin kılık kıyafetine çok önem veriyorum,
çünkü bu beni ne kadar önemsediğini gösteriyor. Burdan da artıyı topladı
sevgili Pelin Karahan.
Çekimlerimiz çok hızlı geçti, poz verme konusunda gayet başarılı bir anne. Röportajımızda sohbet havasında olunca size tadından yenmez bir röportajı okumak düştü sevgili Anne Bebek Dergisi okurları. Bıcır bıcır bir anne, oğlunu eşini anlatırken gözleri ışıl ışıl bakan bir kadın. Anlayacağınız tanıştığıma memnun olduğum bir isim oldu kendisi. Röportaj için teşekkür eder, ailesiyle keyifli güzel günler dilerim… Röportajım Mayıs dergimizde....
Fotoğraf: Nebile Hilal Halitoğlu
Çekimlerimiz çok hızlı geçti, poz verme konusunda gayet başarılı bir anne. Röportajımızda sohbet havasında olunca size tadından yenmez bir röportajı okumak düştü sevgili Anne Bebek Dergisi okurları. Bıcır bıcır bir anne, oğlunu eşini anlatırken gözleri ışıl ışıl bakan bir kadın. Anlayacağınız tanıştığıma memnun olduğum bir isim oldu kendisi. Röportaj için teşekkür eder, ailesiyle keyifli güzel günler dilerim… Röportajım Mayıs dergimizde....
Fotoğraf: Nebile Hilal Halitoğlu
5 Mayıs 2016 Perşembe
Anne Bebek Dergisi 185/Mayıs Sayısı Bayilerde
Yine harika ötesi bir sayı hazırladık... Kapak fotoğrafımızın güzel kadını Pelin Karahan ile yaptığım röportaj ve ilginizi çekebilecek birçok konu bayilerdeki yeni sayımızda...

2 Mayıs 2016 Pazartesi
Sanaldan gerçeğe... Kaçış oyunu oynamaya ne dersiniz?
Her birimiz hayatımızda mutlaka ya “Hey taksi öndeki aracı
takip edelim!” cümlesini kurmuş ya da kurmanın ne kadar heyecan verici bir
durum olduğunu düşünmüşüzdür. Peki filmlerden çok fazla aşina olduğumuz bu
koşturmaların benzerlerini yaşamaya ne dersiniz? Nasıl yani demeyin hemen. Tamam,
size öndeki aracı takip edin demiyorum ama en az onun kadar heyecan uyandıracak
bir şifreyi çözmeye ne dersiniz diye soruyorum. “Evet” cevabını da aldığıma
göre sizleri Trump AVM'nin içinde olan Escapist’in oyun odalarıyla tanıştırabilirim.
Kaçış oyunlarını, bilgisayar başında oynadığınız online oyunların gerçeğe uyarlaması olarak düşünebilirsiniz. Escapist’de altı farklı oyun odası var. Bu oyun odalarından birini seçip maceraya başlıyorsunuz. Biz kuzenlerimle bu deneyime, Ahmet Ümit’in yazdığı eseri yorumladıkları, macera ve polisiye türü kaçış oyunu olan Agatha’nın Anahtarı ile başlamayı tercih ettik. Oyunun süresi bir saat ve bu bir saat içerisinde size verilen şifreleri çözerek anahtarı bulmaya çalışıyorsunuz. Burada odayla ilgili size hiçbir detaydan bahsetmeyeceğim elbette. Çünkü söyleyeceğim her şey bir şifre çözücü cümle olabilir. Sadece odaya dikkatli bakmanızı, hızlı hareket etmenizi, pratik düşünmenizi, bu ne ki acaba şifre yok bunda dediğiniz ne varsa şifrenin ta kendisi olabileceğini düşünmenizi tavsiye edebilirim.
Maksimum beş kişi ile oynanan oyunlara biz dört kişi gittik
ve her birimiz şifreleri çözme telaşıyla zamanın nasıl geçtiğini anlayamadık.
Bir saat çok uzun bir zaman dilimi gibi gelse de oyunun heyecanından mı gizemi
çözme merakımızdan mı bilemem ama bir saatin beş dakika gibi geldiğini
söyleyebilirim. Çok güzel, hareketli ve eğlenceli bir saatin sonunda size
anahtarı bulabildiğimizi de söylemek isterdim ama bu konuda tüm şifreleri
çözmemize rağmen zamanımızı doğru kullanamadığımızdan anahtara yani mutlu sona
ulaşamadık. Hadi size anahtarı bulmanız için bir şifre de ben vereyim hızlı
hareket edeceğim diye her şeyi birbiriyle karıştırmayın. Asansöre bindiğiniz an
başlayan maceranızda en önemlisi bu çünkü.
Ben macerayı seçtim ama siz korkuyu da seçebilirsiniz. Bunun için www.escapist.com.tr adresine girip, oyunları inceleyip, beğendiğiniz oyunun saatine rezervasyonunuzu yaptırmanız yeterli.
2 kişi 140 TL olan oyuna eklenen her kişi için +20 TL ödüyorsunuz. Verdiğiniz paraya kesinlikle değer diyerek, gitmenizi tavsiye ediyorum...Ben çok ama çoook eğlendim.
Kaçış oyunlarını, bilgisayar başında oynadığınız online oyunların gerçeğe uyarlaması olarak düşünebilirsiniz. Escapist’de altı farklı oyun odası var. Bu oyun odalarından birini seçip maceraya başlıyorsunuz. Biz kuzenlerimle bu deneyime, Ahmet Ümit’in yazdığı eseri yorumladıkları, macera ve polisiye türü kaçış oyunu olan Agatha’nın Anahtarı ile başlamayı tercih ettik. Oyunun süresi bir saat ve bu bir saat içerisinde size verilen şifreleri çözerek anahtarı bulmaya çalışıyorsunuz. Burada odayla ilgili size hiçbir detaydan bahsetmeyeceğim elbette. Çünkü söyleyeceğim her şey bir şifre çözücü cümle olabilir. Sadece odaya dikkatli bakmanızı, hızlı hareket etmenizi, pratik düşünmenizi, bu ne ki acaba şifre yok bunda dediğiniz ne varsa şifrenin ta kendisi olabileceğini düşünmenizi tavsiye edebilirim.

Ben macerayı seçtim ama siz korkuyu da seçebilirsiniz. Bunun için www.escapist.com.tr adresine girip, oyunları inceleyip, beğendiğiniz oyunun saatine rezervasyonunuzu yaptırmanız yeterli.
2 kişi 140 TL olan oyuna eklenen her kişi için +20 TL ödüyorsunuz. Verdiğiniz paraya kesinlikle değer diyerek, gitmenizi tavsiye ediyorum...Ben çok ama çoook eğlendim.
10 Nisan 2016 Pazar
Gezinti çantamızda neler olmalı?

Anne olsanız da olmasanız da çantanızın içinde bir ıslak mendil mutlaka olmalı. Çocuk bu ellerinin ne zaman neye değeceği hiç belli olmaz.
Emzirmeye devam ediyorsanız eğer istediğiniz yerde daha kolay emzirebilmek için bir emzirme önlüğü o çantanın içinde olursa hiç de fena olmaz. Diğer örtülerde bu işlevi belki görecektir ama sürekli bir düzeltme ihtiyacı bebeğinizin emme lüksünü de düşürür, unutmayın.
Parkta koşup terleme çağındaysa eğer terini emecek havlu gibi bir bez parçasını da çantanıza atın.
Aman suyunuzu yanınıza almayı unutmayın. Bunu da termosa koyarak yanınıza almanız daha iyi olur.
Biberonu, kullanıyorsa emziği bir de her zaman kurtarıcınız olan en sevdiği oyuncağı yine çantanızın için de olması gerekenlerden.
4 Nisan 2016 Pazartesi
Anne Bebek Dergisi 184/Nisan Sayısı Bayilerde
13 Mart 2016 Pazar
Dergilerin hedef kitleleri ve duygusal bağ
Bir anne bebek dergisini diğer dergilerden ayıran en önemli özelliği
duygusal boyutunun en uç noktada olmasıdır hiç şüphesiz. Araştırmayı, okumayı
ve öğrenmeyi seven; bilinçli, farkındalığı yüksek kişiler anne olacağını
öğrendikten sonra araştırmaları sonucu aldığı kitapların yanı sıra bir de
kendine en yakın hissettiği bir dergiyi mutlaka takip ediyorlar. Bu takipte
kritik iki nokta oluyor çoğu zaman: Konu içeriği ve yazı işlerinin okurlarıyla
kurduğu bağ. Bunu yaklaşık sekiz yıldır bu sektörde Editör olarak görev yapan
biri olarak çok rahatlıkla söyleyebilirim. Yani sizin konu içeriğiniz kadar
anne adayıyla kurduğunuz bağ da çok önemli anne bebek sektöründe. Burada sizi,
yazdıklarınızı, paylaştıklarınızı yakın arkadaşı gibi görüyor olmalı okurunuz. Tanıdık
bir arkadaşıyla karşılaşmış gibi hissetmeli kendini. Öyle olmalı ki size mail
attığında bile bir cevap alacağını biliyor olmalı.
Hamilelik sürecinde bu bahsettiğim bağı kurmayı başarmışsanız, doğum sonrasında da bebeğini sizinle büyütmeye devam edecektir anne ve hatta bunu sizinle de paylaşıyor olacaktır aralıklarla. İkinci bebeğinde bile yine sizinle anılar biriktirmek isteyecektir. Örneğin çalıştığım Anne Bebek Dergisi’nde her ay üç anne ya da anne adayımıza tam sayfa doğum ve hamilelik sonrası hikayelerini paylaşmaları ve bebeklerinin fotoğraflarını yayınlamak için sayfalar ayırıyoruz. Bu sayfalar kendilerini özel hissettirmekle birlikte evlerinin en değerli köşelerinde dergimizin saklanmasına ve kulaklarımızın her daim güzel çınlamasına da neden oluyor. Bu örnekler çoğaldıkça yani paylaşımlar arttıkça, okunma oranınızla birlikte takip edilme oranınız da artıyor. Bu da size yaptığınız işten olumlu/olumsuz dönüşler almanızı sağlıyor.
“İş hayatı dediğin profesyonellikten oluşur, duygusal
bağ mı nasıl yani?” demeyin hemen. Siz bu duygusal bağı okurlarınızla
kuruyorsunuz, patronunuzla ya da çalışma arkadaşlarınızla değil. İş değiştirdiğiniz
zaman yine aynı kişilerle yol alıyor olacaksınız belki de. Bu sebeple bu
duygusal bağı korumaya bakın siz derim her zaman.Hamilelik sürecinde bu bahsettiğim bağı kurmayı başarmışsanız, doğum sonrasında da bebeğini sizinle büyütmeye devam edecektir anne ve hatta bunu sizinle de paylaşıyor olacaktır aralıklarla. İkinci bebeğinde bile yine sizinle anılar biriktirmek isteyecektir. Örneğin çalıştığım Anne Bebek Dergisi’nde her ay üç anne ya da anne adayımıza tam sayfa doğum ve hamilelik sonrası hikayelerini paylaşmaları ve bebeklerinin fotoğraflarını yayınlamak için sayfalar ayırıyoruz. Bu sayfalar kendilerini özel hissettirmekle birlikte evlerinin en değerli köşelerinde dergimizin saklanmasına ve kulaklarımızın her daim güzel çınlamasına da neden oluyor. Bu örnekler çoğaldıkça yani paylaşımlar arttıkça, okunma oranınızla birlikte takip edilme oranınız da artıyor. Bu da size yaptığınız işten olumlu/olumsuz dönüşler almanızı sağlıyor.
Aylık bir dergide çalışma gibi bir hayalinizin içinde kendi sektörünüzü anne bebek alanı olarak belirlediyseniz eğer iletişiminizin güçlü, kimseyi kırmadan yol alabilecek, herkese aynı mesafede olurken samimiyetinizi de bunun içine ekleyebilecek yapıda olmalısınız, çünkü derginizi alan anne veya anne adaylarınızın çoğu yazımın başında da belirttiğim gibi loğusalık ve sonrası sendromu az ya da çok yaşayan kişiler olacak. Bu da beraberinde anlayışlı olmayı getiren bir durum… Sabrınız yoksa sizleri başka bir alandaki kadın dergisine alalım lütfen.
29 Şubat 2016 Pazartesi
Anne Bebek Dergisi 183/Mart Sayısı Bayilerde
Ellerime sağlık, yine içeriği dolu dolu bir sayı hazırladık... Anne, bebek, çocuk sağlığı, gelişimi, psikolojisi, beslenmesi hakkında her şey ve çok daha fazlası bayilerdeki yeni sayımızda.

19 Şubat 2016 Cuma
Tiyatro önerisi: Yatak Odası Diyalogları
Son üç sezondur bu oyunun peşindeyim, ben kovaladıkça oyun
kaçtı desem yeridir. Sonra anladım ki bu oyunun kimyasından dolayı böyle olmuş
meğer. Ama azmim sonucu dördüncü sezonda “Yatak Odası Diyalogları” oyununu
Zorlu Center PSM’de yakalamayı başardım.
“EVLİLİK, GÜZEL BİR İLİŞKİYİ BİTİRMENİN EN KISA YOLUDUR”
“EVLİLİK, GÜZEL BİR İLİŞKİYİ BİTİRMENİN EN KISA YOLUDUR”
Bu Anonim ile başlayan oyunun skeç geçişlerinde; düşündüren, güldüren evlilikle ilgili benzer cümleler okuyacaksınız.
Bilindik ve var olan durumları oynamak, ona hareket katmak, onun sıradanlığını bozmak zordur. Bu usta iki oyuncu öyle güzel olaya hakim olmuşlar ki sizi hemen kendi dünyalarına alıveriyorlar ve o roldeki kadın ya da adam yapmayı başarıyorlar. Böylece biraz kendinizi, biraz arkadaşınızın anlattıklarını, biraz da onları izliyor oluyorsunuz. Nasıl mı? E o da oyunun gizeminde…
“Karım ve ben yirmi yıl mutlu yaşadık. Tanışana kadar”- Rodney Dangerfield
İç sesler, dış sesler, acabalar, gerçekler, oyunlar… Hepsi bu diyalogların içinde. Adından da çok net anlaşıldığı üzere oyun evli bir çiftin diyaloglarından oluşuyor. Hani hep duyarız ya evlilik sıradanlığı da beraberinde getirir, işte tam da bu durumdan yola çıkıyor karakterler.
Doğanın akış düzeni alışmak ve alıştığın düzende yaşamak üzerine kurulu ama nedense hiçbirimiz bunu kabul etmiyoruz ve bir şey olduktan sonra önceki şeyin değiştiğini düşünüyoruz hep. Değişmiyoruz, alışıyoruz, kabul ediyoruz aslında.
“Evli bir çiftin aynı konuda ‘evet’ dediği son yer nikah masasıdır” - Anonim
Oyun, erkek ve kadın
ilişkilerinin sıradanlaşmaya yaklaşımını anlatırken en dikkat çeken yerden
vuruyor bizi ve en mahrem dediğimiz, aramızda konuşurken bile hala bazılarımızın
sesini alçaltarak kurduğu cümleleri ayna misali önümüze seriyor. Erkek ve kadın
evlendikten sonra ya da evlenmeye gerek yok erkek ve kadın evliliğe,
cinselliğe, birlikte olmaya nasıl bakıyor onu anlatıyor.
Kadın her zaman ruhu okşansın istiyor, erkekler de bunca zaman sonra mı diyor?
Kadın her zaman ruhu okşansın istiyor, erkekler de bunca zaman sonra mı diyor?
Gelin, görün, oyunu izleyin ve birkez daha düşünün
birlikteliğinizdeki monotonluğu.
Oyundan çıktıktan sonra eminim sizin de dilinize “Nerdesin Aşkım / Burdayım Aşkım…” şarkısı takılacak ve izlemeyi geldiğiniz arkadaşınızla birbirinize bakıp, şarkıyı söylerken caz mı yoksa arabesk versiyonu mu değip kahkahayı patlatacaksınız…
“Mutlu bir evlilik, iki affedicinin birlikteliğidir.” - Ruth Bell Graham
Levent Ülgen ve Goncagül Sunar’ın başrolünde Melda Narin Güler ile Hasan Erdem’in oynadığı, Birol Güven’in aynı adlı kitabından uyarlanan oyunu 21 Şubat 16:30, 20 Mart 18:00 ve 27 Mart 16:30 Zorlu Center PSM’de izleyebilirsiniz.
Oyundan çıktıktan sonra eminim sizin de dilinize “Nerdesin Aşkım / Burdayım Aşkım…” şarkısı takılacak ve izlemeyi geldiğiniz arkadaşınızla birbirinize bakıp, şarkıyı söylerken caz mı yoksa arabesk versiyonu mu değip kahkahayı patlatacaksınız…
“Mutlu bir evlilik, iki affedicinin birlikteliğidir.” - Ruth Bell Graham
Levent Ülgen ve Goncagül Sunar’ın başrolünde Melda Narin Güler ile Hasan Erdem’in oynadığı, Birol Güven’in aynı adlı kitabından uyarlanan oyunu 21 Şubat 16:30, 20 Mart 18:00 ve 27 Mart 16:30 Zorlu Center PSM’de izleyebilirsiniz.
9 Şubat 2016 Salı
21 Ocak 2016 Perşembe
İşini Sev'e Editör'lük mesleğini anlattım
#İşiniSev hayallerini bir adım öteye taşıyarak, onu meslekleri haline getirmek isteyen kişilere; nereden, nasıl başlayacakları konusunda yol göstermek için benim gibi #isiniseven çeşitli meslek dallarında başarılı olduklarını düşündükleri kişilerden kariyer hikayelerini dinleyerek sizlere aktaran bir platform. Ben de #editörlük mesleğine nasıl başladığımı, bir Editör'ün neler yaptığını, dergi hazırlama sürecini ve kendimi anlattım. Videomu izlemek isterseniz eğer buraya tıklayabilirsiniz. İşini Sev ailesine çok teşekkür ediyorum.
![]() |
http://www.isinisev.com/rol-modeller/aslihan-gunduz |
7 Ocak 2016 Perşembe
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)