Görkem Yeltan: "Çocuklara bakmak gerek"
Oyunculuğa 1993 yılında Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu’nda, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde okurken başlayan Görkem Yeltan başarılı kadınlarımızdan biri. Üstelik 2011 yılında Cemil Ağacıkoğlu'nun yönettiği "Eylül" filmiyle 18. Altın Koza Film Festivali’nde “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü kazanan bir isim kendisi. Ama biz başka bir alanı hakkında konuşmak için buluştuk onunla. Çünkü kendisi çocuk edebiyatına ilgili ve 2001 yılından bu zaman 12 kitabı olan biri. En son yayımladığı “Buyaka Çocuk Evi” kitabı ve çocuk edebiyatına merakı üzerine bir söyleşi gerçekleştirdim.
Oyunculuğa 1993 yılında Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu’nda, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde okurken başlayan Görkem Yeltan başarılı kadınlarımızdan biri. Üstelik 2011 yılında Cemil Ağacıkoğlu'nun yönettiği "Eylül" filmiyle 18. Altın Koza Film Festivali’nde “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü kazanan bir isim kendisi. Ama biz başka bir alanı hakkında konuşmak için buluştuk onunla. Çünkü kendisi çocuk edebiyatına ilgili ve 2001 yılından bu zaman 12 kitabı olan biri. En son yayımladığı “Buyaka Çocuk Evi” kitabı ve çocuk edebiyatına merakı üzerine bir söyleşi gerçekleştirdim.
Çocuk edebiyatı ile ilgilenmenizin çıkış noktası nedir? Neden çocuk edebiyatını tercih ettiniz?
Çocuk edebiyatına yönelmem uzun seneler öncesine, çocuk oyunlarında oynamaya başladığım döneme denk geliyor. Yazdıklarımı, alandaki yetersizlikleri görüp, çocuk karakterlere, o dünyaya yönlendirmemle başlayan bir süreç. Bugünden baktığımda içimde uzun uzun açıklamaları olsa da kızgınlıkla açıklayabileceğim bir süreç. Tesadüflerle başladıysa da alan beni içinde tutmayı kendiliğinden başaracak kadar muhteşem olduğundan orada olmayı tercih ettim.
Çocuk edebiyatı ülkemizde gereken değerde mi sizce?
Çocukla ilgili hiçbir şey gereken değeri göremiyor ki ülkemizde... Çocukların eğitim, barınma, sağlık hakları konusunda da geri kalmışlığımız ortada. Çocuk filmleri yapılmıyor, çocukla ilgili düşünemeyen, üretmeyen ve toplumun gelişmişliği ya da geri kalmışlığı ile çocuk arasında bağlantılar kuramayan çoğunluklarız biz.
Kitapta verilmek istenen mesaj nedir? Hangi yaş grubuna hitap ediyor?
Buyaka Çocuk Evi, bir serüven. Yayıncıma serüvenin üç kitabını teslim ettim. İlk kitap Tinimini Tehlikede, ikinci kitap yani yeni çıkan kitap ise Pamuklu Bir Macera. Kitapta hiçbir mesaj vermek istemiyorum. Mesaj kaygılı ve edebiyat adı altında bize sunulan öğretme sevdalısı kitaplardan da hoşlanmıyorum. O kitapların alanı başka. Bir hayal dünyasını paylaşmak benim derdim sadece. Çocuk Kitabı buna çok uygun bir alan. Çocuklar hayal dünyalarında rahatlıkla gezinebiliyorlar. Çocuk kitabının çocukların da okuyabildiği kitaplar olduğunu düşünürsek, yaş meselesini de cevaplamış oluyorum.
Anneler bu kitabı çocuklarına alsınlar çünkü...
Tabii ben kendi kitabım için böyle bir şey söyleyemem. Çocuklarına alsınlar çünkü kendileri de okuyabilirler bu sayede diyebilirim ancak.
Çocuklara bir şeyler anlatmak için ekstra bir özen ve dikkat gerekli öyle değil mi? Çünkü öyle bir noktadan size soru sorabilirler ki öylece kalabilirsiniz.
Elbette yöntemler, zaman içinde oturttuklarınız; okuduklarınız ve incelediklerinizden yola çıkarak oluşturduğunuz bir yol var. Çocukların soru sormasına gelince... Benim çocukla ilgili her projemde hoşuma giden, beni bu alana daha da çeken şey sizin bu söylediğiniz. Yetişkinler o kadar kibirli ve o kadar çok şeyi bildiklerini zannediyorlar ki... Birazcık çocuklara bakmayı denesek bilmediklerimizin farkına varıp, nasıl da bunlardan keyif alacağımızı göreceğiz.
Sizin çocukken beğendiğiniz kitaplar, masallar nelerdi?
Benim her zaman ilk üç sıraya koyduğum kitaplar şunlardır: Pıtırcık, Asteriks, Küçük Prens.
Oyunculuk ve yazarlık yönünüz var. Bu iki mesleği nasıl tanımlarsınız?
Hayatta herkesin mesleği var. Benimkiler de bunlar olmuş. İkisini düşünerek bir tanımlamaya gidecek olursam... Oyunculukta kurulan hayal dünyasına hizmet edersiniz, yazarlıkta hayal dünyasını kurgulayan sizsinizdir.
“Buyaka Çocuk Evi" kitabınızın hazırlık süreci nasıl geçti? Neler gözlemlediniz? Ne kadar zamanda yazdınız? Hazırlık aşamasını anlatabilir misiniz?
Buyaka Çocuk Evi serüveni benim için çok keyifli bir süreçti. Tamamıyla Buyaka Çocuk Evi'nde dolanabileceğim bir zaman dilimine sahiptim. Taslakları hazırladım. Çok karakterle yola çıkıp, eklene eklene çoğaldığımız için her karakteri kafama mıh gibi kazımalıydım. Bu nedenle çizerek, şablonlar oluşturarak çalıştım. Kim kimin odasında, çocuklar hangi gurupların içindeler, hangi icatları yapıyorlar, aileleri nasıl, geçmişteki hikayeleri ne... İsimleri bulmak bile benim için büyük bir maceraydı diyebilirim. Yeni kitaplar da kurgulamaya devam ettiğim için, macera benim için hala devam ediyor. Bu nedenle de belli bir süre veremiyorum. Bir gün son kitap geldiğinde, tam süreyi hep beraber hesaplarız.
Kitaplarınızın yaş aralıkları nedir? Özellikle yoğunlaştığınız bir konu var mı?
Şu an yayımlanan 12 kitabım var. Bunların bazıları büyük boy, renkli resimli, bazıları ise okuma yazma bilenlerin, yardım almadan okuyacakları cinsten. Yani yayıncıların belirlediği her yaş aralığı için ulaşılabilecek kitabım bulunduğunu söyleyebiliriz rahatlıkla. Elbette yoğunlaştığım bir konu yok. Derdim bir hikaye anlatmak ve yeni bir dünya kurmak olduğundan her kitabımda başka bir yerde gezmeyi seviyorum. Buyaka Çocuk Evi'nin ilk üç kitabını okuyanlar da her maceranın başka tellerde dolaştığına şahit olacaklar.
Çocuklara kitap okuma alışkanlığı kazandırmak için neler yapmalı sizce?
Türkiye'de kitap okuma alışkanlığını yerleştirmek için neler yapılması gerekiyorsa aynılarını...
Türkiye'de kitap okuma alışkanlığını yerleştirmek için neler yapılması gerekiyorsa aynılarını...
Çocuk okurlarınızla karşılaştığınızda en çok aklınızda kalan bir soru oldu mu? Ya da kitap yazma aşamasında gözlem yaptığınızda karşılaştığınız, sizi şaşırtan bir durum?
Yaptığım atölyelerde onlarla hikaye uydurma oyunu oynuyoruz. Daha önce duymadığımız bir şeyi o gün, orada üretiyoruz. Şaşırtan bir durum oldu mu... Her an şaşkınlık dolu, harikalıklarla dolu ve benim anlatabileceğim gibi bir şey değil, gelip görmelisiniz.
Yaptığım atölyelerde onlarla hikaye uydurma oyunu oynuyoruz. Daha önce duymadığımız bir şeyi o gün, orada üretiyoruz. Şaşırtan bir durum oldu mu... Her an şaşkınlık dolu, harikalıklarla dolu ve benim anlatabileceğim gibi bir şey değil, gelip görmelisiniz.
Yazılarınızı Gityat.com ' da paylaşabilir, blogunuzu tanıtabilir ve kendi kanalınızı kurabilirsiniz. Sizleri de aramızda görmek bizi çok sevindirir.
YanıtlaSil