Benim için yeri ayrı olan röportajlarımdan birini gerçekleştirdim geçen haftaki Açıkhava tiyatro keyfi öncesi.
Yeri ayrı diyorum, çünkü yıllar önce yani lise dönemimde okul gazetesi için yapmış olduğum ilk röportajımın ismi Sevinç Erbulak…
Elimde kocaman, içine kaset koyduğumuz hani şimdilerde yerini Cd’lerin aldığı yeni neslin hatırlamayacağı bir şey olan “kasetim” kayıt cihazımın içinde -ki o da haliyle kocaman bir şey.- Elimde sorularım, sesim titrek, acaba yanlış bir şey dermiyim tedirginliği, biraz hatta fazla bir heyecan… Yazarken “anlar” aklıma geliyor, cümle olmak için birbiriyle yarışıyor şuan…
Yine bir oyun öncesiydi, sıcak ve samimi bir şekilde başladık röportajımıza, heyecanım hiç azalmadı çünkü röportaj yapıyor olmak o zaman benim için mükemmel bir şeydi ki şimdi de seviyorum söyleşilerimi ama o gün bambaşkaydı. Hangimiz hayatımızdaki ilkleri başkalaştırmıyoruzki? O günün yeri ve anlamı da öyle bir şey işte.
İstanbul Efendisi oyunu öncesi…
Bu seferde Harbiye Açıkhava’nın bahçesinde buluştuk kendisiyle, en açık haliyle, en samimi şekliyle, belki de arkadaşıyla konuşurmuşcasına sorularımı cevapladı. Daha doğrusu sohbetimizi ettik. Artık yılların verdiği tecrübe ve oyunun 3. yılını doldurmuşluğundan provalara daha az vakit ayırdıklarından uzun uzun konuştuk. Bir sonraki yazımda röportajımı da paylaşacağım ama benim için özel ve ayrı bir yerde olan bu isme bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. O zaman da okul gazetesi olmasına rağmen röportajımı kabul eden ismi “Sevinç Erbulak” yapan sebeplerden sadece biri. O kendisini yorumlarken, seçmediklerim ve seçtiklerim beni farklı kılan diye yorumladı. Çok da doğru söyledi. Daha neler neler paylaştı hepsi dediğim gibi sonraki yazımda.
Fotoğraf: Yiğit Gencer
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder